Hür Katip | Bilim Kültür Sanat Edebiyat

V HARFİ İLE BAŞLAYAN KIZ VE ERKEK İSİMLERİ VE ANLAMLARI

ÇOCUĞUMA HANGİ İSMİ VEREBİLİRİM?

VABİL: (Ar.) Er. - İri damlalı yagmur.

VABİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vabil)

VACİB: (Ar.) Er. 1. Dini (ser'i) bakımdan terkedilmesi dogru ve uygun olmayan, kesinlik bakımındanfarzdan sonra gelen. 2. Çok lüzumlu, bırakılması mümkün olmayan zaruri. -Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

VACİBE: (Ar.) Ka. - Yapılması gerekli olan.

VACİD: (Ar.) Er. - Yaratan, meydana çıkaran. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

VACİDE: (Ar.) Ka. 1. Meydana getirici, yaratıcı. 2. Varlıklı, zengin.

VAFE: (Fars.) 1. Nasip, kısmet. 2. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VAFİ: (Ar.) Er. - Yeter, tam. Sözünde duran, sözünün eri.

VAFİD: (Ar.) Er. - Elçi, temsilci, rasul.

VAFİR: (Ar.) Er. - Çok, bol.

VAFİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vafir).

VAFİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vafi).

VAHA: (Ar.) - Çöllerin su bulunan kesimlerinde olusan bitkili alan. - Erkek ve kadın adı olarakkullanılır.

VAHAB: (Ar.) Er. - Bagıslayan, ihsan eden. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır. "Abd" takısıalarak kullanılırsa daha iyi olur: Abdülvahab.

VAHAT: (Ar.) Er. - Çöl ortasında suyu ve yesilligi olan yerler. Vahalar.

VAHDEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin tekligi, birligi. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

VAHDET: (Ar.) Er. 1. Yalnızlık, teklik, birlik. 2. Allah'ı birlemek, sirkten uzaklasmak. 3. Hakimiyet vetesri'i (yasa koyuculugu) yalnız Allah'a ait olarak görmek.

VAHİB: (Ar.) Er. - Bagıslayan, bagıslayıcı. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

VAHİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vahib).

VAHİD: (Ar.) Er. - Bir, tek, yalnız. Allah'ın sıfatlarındandır. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarakkullanılır.

VAHİDDİN: (Ar.) Er. - Tek din, dinin tekligi.

VAHİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vahid).

VAİD: (Ar.) Er. - Birini iyilige sevk ve kötülükten uzaklastırmak için korkutma, yıldırma.

VAİL: (Ar.) Er. - Sıgınan, kurtulan. Sahabe adlarındandır: Vail b. Hucr.

VAİZ: (Ar.) Er. - Dinsel ögütlerde bulunan kimse.

VAİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vaiz).

VAKAR: (Ar.) - Agırbaslılık, haysiyetini koruma, temkin sabır, heybet. -Erkek ve kadın adı olarakkullanılır.

VAKİ: (Ar.) Er. l.Vuku bulan, olan, düsen, olagelen, rastlayan. 2. Geçen, geçmis olan.

VAKIA: (Ar.) Ka. - (bkz. Vaki).

VAKIF: (Ar.) Er. 1. Bir seyi elde eden, bir isten haberli olan. 2. Duran, ayakta duran. Arafat'ta vakfeyapan.

VAKKAS: (Ar.) Er. - Okçu, savasçı. Sahabe isimlerindendir.

VAKUR: (Ar.) Er. - Agırbaslı, temkinli.

VALA: (Fars.) - Yüksek, yüce. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VALASAN: (Fars.) Er. - Sanı yüce, sanlı.

VALAY: (Fars.) - Yükseklik, yücelik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VALİ: (Ar.) Er. - Bir vilayeti idare eden en büyük memur.

VALİH: (Ar.) Er. - Sasakalmıs, hayret etmis, hayran.

VALİHE: (Ar.) Ka. - (bkz. Valih).

VAMIK: (Ar.) Er. 1. Seven, asık. 2. Vamık ile Azra öyküsünün erkek kahramanı.

VAMIKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Vamık).

VARAKA: (Ar.) Er. 1. Tek yaprak, tek kagıt. Yazılı kagıt. 2. Ýlk vahyin gelmesi üzerine Hz. Hatice'ninHz. Peygamber'i alıp götürdügü meshur kisi: Varaka b. Nevfel. 3. Varaka ile Gülsah hikayesinin erkek kahramanı.

VARESTE: (Fars.) 1. Kurtulmus. Serbest, rahat, azade. 2. Ýlisiksiz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VARGIN: (Tür.) - Ulasan, istegine kavusan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VÂSIF: (Ar.) Er. 1. Vasfeden, vasıflandıran. Bir kimse veya seyi baskalarından ayıran kendine has hal,nitelik hususiyet. 2. Bir seyin mahiyeti, sıfatı, tabiatı, karakteri ile bunların tarif ve sayılması.

VASIFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vasıf).

VASIK: (Ar.) Er. - Güvenilen, emin, mutemed. Abbasi halifelerinden birinin unvanı.

VASIL: (Ar.) Er. - Ulasan, kavusan, yetisen.

VASILA: (Ar.) Ka. - (bkz. Vasıl).

VARİD: (Ar.) Er. 1. Gelen, vasıl olan, erisen. 2. Bir sey hakkında çıkan, söylenen.

VARİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Varid).

VARİS: (Ar.) Er. - 1. Cenab-ı Hakk'ın 99 isminden birisi. Mal ve mülkün, bütün degerlerin son ve gerçeksahibi yüce Allah. 2. Varis kelimesi, müslümanlar kastedilerek de kullanılmıstır. 3. Mirasçı, kendisine miras düsen.

VARIS: (Tür.) Er. - Zeka, anlayıs, akıl.

VARLIK: (Tür.) - Yasam, hayat. Var olan hersey. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VAROL: (Tür.) Er. - Yasa, uzun ve saglıklı bir yasamın olsun.

VASFİ: (Ar.) Er. - Vasıfla ilgili, vasfa ait. Nitelikli.

VASFİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vasfı).

VASİ: (Ar.) Er. 1. Vasiyeti yerine getiren, vesayeti yüklenen kimse, henüz resid olmamıs çocugunislerine bakmakla mükellef kimse. 2. Genis, açık, enli, bol, kapsayıcı. 3. Her seyi ihata edici. Bilgisinin boyutları sınırsız. 4. Allah'ın isimlerinden (bkz. Abdülvasi). Kur'an-ı Kerim'de zikredilen isimlerdendir.

VASİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vasıl).

VASSAF: (Ar.) Er. - Niteliklerini bildirerek anlatan ya da öven. Vassaf el-Hazrat. Ýranlı tarihçi, yazar.

VASSAL: (Ar.) Er. 1. Vasleden, ulastıran, birlestiren. 2. Sayfalan yapısan, eski yazılı bir kitabınsayfalarını ayıran sanatkar.

VASSALE: (Ar.) Ka. - (Eski) yazma eserlerin kenarlı kısmına kagıt ilavesi suretiyle yapılan tamir sekli.

VATAN: (Ar.) Er. - Yurt, ülke.

VAZAH: (Ar.) Er. - Beyaz, güzel yüzlü adam.

VAZAHAT: (Ar.) Ka. - Vazıhlık, açıklık.

VECAHEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin yüceligi, onuru. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

VECAHET: (Ar.) Ka. 1. Güzel yüzlülük, gösterislilik, güzel yüz. 2. Saygınlık, onur.

VECAZET: (Ar.) Ka. - Sözün, veciz kısa olusu.

VECDET: (Ar.) Er. - Zenginlik, varsallık.

VECDİ: (Ar.) Er. - Coskunlukla ilgili, coskunlukla olusan.

VECDİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vecdi).

VECHİ: (Ar.) Er. - Yüzle ilgili, yüze ait.

VECHİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vechi).

VECİBE: (Ar.) Ka. - Ödev, boyun borcu, vazife.

VECİD: (Ar.) Er. 1. Bir seyin güzelligi karsısında kendini kaybedecek dereceye gelmek, coskulanmak. 2.Tanrı sevgisinden dolayı duyulan coskunluk, sevinç.

VECİH: (Ar.) Er. 1. Yüz, çehre. 2. Tarz, üslup. 3. Sebeb, vesile.

VECİHE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vecih).

VECİHİ: (Ar.) Er. 1. Güzellik, hosluk, uygunlukla ilgili.2. Bir kavmin önderi, seref ve mevki sahibi.Vecihi: Türk tarihçisi. (Kırım 1620).

VECİZ: (Ar.) Er. - Kısa, derli toplu.

VECİZE: (Ar.) Ka. - Derin anlamlı, özlü, güzel söz.

VECNE: (Ar.) Ka. - Yanak yumrusu, elmacık.

VEDA: (Ar.) Ka. 1. Ayrılırken söylenen selamlama sözü. 2. Ayrılma, ayrılıs.

VEDAT: (Ar.) Er. - Sevgi, dostluk.

VEDİ: (Ar.) Er. - Baskasının malını saklamakla görevli kimse.

VEDİA: (Ar.) Ka - Saklanılması, korunması için birine ya da bir yere bırakılan emanet.

VEDÎATULLAH: (Ar.) - Allah'ın emaneti, dini. Kadınlar da Allah'ın emaneti olarak nitelenmislerdir.

VEDİD: (Ar.) Er. - Dost, sevgisi çok olan. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

VEDİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vedid).

VEDUD: (Ar.) Er. 1. Çok muhabbetli, çok sefkatli. 2. Allah'ın isimlerinden. Ýyi kullarını sevip onlararahmet ve rızasını irade eden yüce Allah. -(bkz. Abdülvedud). Kur'an'da Hud, ayet: 90; Buruc, ayet: 14'te zikredilmistir.

VEFA: (Ar.) Er. 1. Sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme. 2. Sevgi, dostluk vebaglılıkta sebat. Yetme yetisme; ömrü vefa etmedi.

VEFAİ: (Tür.) Er. - Vefa ile ilgili.

VEFAKAR: (a.f.i.) - Sevgisi geçici olmayan, vefası olan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VEFİ: (Ar.) Er. 1. Vefalı, baglı. 2. Tam, mükemmel, eksiksiz.

VEFİA: (Ar.) Ka. 1. Vefalı, sevgisi geçici olmayan. 2. Tam, eksiksiz.

VEFİK: (Ar.) Er. - Uygun, muvafık, arkadas, yoldas, aynı fikirde olan. Ahmed Vefik Pasa.

VEFİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Vefik).

VEFİR: (Ar.) Er. - Çok, bol.

VEFİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vefir).

VEFRET: (Ar.) - Çokluk, bolluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VEHBİ: (Ar.) Er. - Allah'ın ihsanı sonucu olan. Allah vergisi, fıtri.

VEHBİYYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vehbi).

VEHHÂB: (Ar.) Er. - Çok hibe eden, bagıslayan. Sayısız nimetler veren yüce Allah. Bu isim Esmau'l-Hüsna'dan-dır. Kur'an-ı Kerim'de, Al-i Ýmran, ayet: 8; Sa'd suresi ayet: 9 ve 35'te geçmektedir. - (bkz. Abdülvehhab).

VEHHAC: (Ar.) Er. - Çok parıltı. Çok alevli.

VEHB: (Ar.) Er. - Bagıslama, bagıs, vergi. Vehb b. Münebbih: Kitabü'l-Kader'in müellifi.- Türk dilkuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

VEKİL: (Ar.) Er. 1. Baskasının yerine ve adına hareket eden veya konusan. 2. Asıl vazifelinin yerineçalısan, bir vazifeyi geçici olarak idare eden. 3. Hükümet üyesi olan kimse, bakan, nazır. 4. Kur'an'da Allah'ın ismi olarak da geçmektedir, (bkz. Abdülvekil).

VEKKAD: (Ar.) Er. - Parlak, aydınlık, ısıklı.

VELA: (Ar.) Er. - Yakınlık, sahiplik. Efendisinin, azat ettigi köle ve cariyesi ile olan münasebeti ve onlarüzerindeki hakkı.

VELADET: (Ar.) - Dogus, dünyaya gelmek, ortaya çıkmak.

VELAYA: (Ar.) Ka. - Ermis kadınlar.

VELAYET: (Ar.) Ka. l. Velilik, ermislik. Veli ve ermis olan kimsenin hali ve sıfatı. 2. Baskasına sözünügeçirme. 3. Dostluk, sadakat.

VELİ: (Ar.) Er. 1. Çocugun bakımı ve idaresi üzerinde olan, hal ve hareketlerinden sorumlu bulunankimse. 2. Dost, yakın. 3. Allah'ın sevgili kulu, ermis evliya. Allah'ın isimlerinden. (bkz. Abdulveli).

VELİCAN: (Ar.) Er. - Candan, dost, yakın.

VELİD: (Ar.) Er. - Yeni dogmus çocuk. Erkek çocuk, köle. Sahabe isimlerindendir.

VELİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Velid).

VELİME: (Ar.) Ka. - Dügün ziyafeti. Evlenme, dügün.

VELİYE: (Ar.) Ka. -(bkz. Veli).

VELİYULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın sevgili kulu. Allah'a teslim olmus, onun hakimiyet ve sultasınındısında hakimiyet ve sulta tanımayan. Yalnızca Allah'ı, rasulünü ve mü'minleri dost edinen.

VELİYÜDDİN: (Ar.) Er. - Dinin sahibi. Dinin dostu.

VELU: (Ar.) Er. - Bir seye fazla düskün olan.

VELUD: (Ar.) Ka. - Dogurgan, çok doguran.

VEMİZ: (Ar.) Er. - Bulut arasından görünen ısık.

VENÜS: (Fran.) Ka. - Merkür'den sonra, Günes'e en yakın olan gezegen. Çobanyıldızı.

VERÂ: (Ar.) Ka. 1. Günah ve haramdan kaçınmak için süpheli seylerden uzak durma, takva, ittika. 2.Halk, mahluk, alem, kainat.

VERDA: (Ar.) Ka. - Gül.

VERDİ: (Ar.) Er. - Güle ait, gül ile ilgili.

VERDİNAZ: (a.f.i.) Ka. - Naz gülü, nazlıların gülü.

VERGİ: (Tür.) - Bir kimsenin dogustan sahip oldugu iyi nitelikler. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VERGİN: (Tür.) - Verici, özverili kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VERİM: (Tür.) - Ortaya çıkan, beklenilen, istenilen sonuç. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VERKA: (Ar.) Er. 1. Yabani güvercin, üveyik. 2. Açık, boz renk.

VERRAK: (Ar.) Er. - Kagıtçı. Ünlü Arap kelam bilgini: Ebu Ýsa Muhammed b. Harun el-Verrak.

VERSAN: (Ar.) - Çevreye san ver, ünlen, ünlü ol. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VERZİS: (Fars.) Ka. 1. Çalısma, isletme. 2. Çalısmıs.

VESAMET: (Ar.) - Güzellik, güzel olma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

VESİK: (Ar.) Er. - Çok saglam, güçlü.

VESİKA: (Ar.) Ka. - Ýnanılacak saglam delil. Belge.

VESİLE: (Ar.) Ka. 1. Neden, sebep. 2. Elverisli durum. 3. Kavusma, yaklasma. 4. Rasulullah'ıncennetteki makamı. Maide suresi 57. ayette geçmektedir.

VESİM: (Ar.) Er. - Güzel yüzlü.

VESİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Vesim).

VEYİS: (Tür.) Er. - Yoksulluk, muhtaçlık.

VEYSEL: (Ar.) Er. - Aslı Üveys'tir. Kurt anlamında. Veysel Karanı: Rasid halifeler döneminde Sam'danMedine'ye gelerek yasamıs, Medine-i Münevvere'de itibarlı bir hayat sürmüs. Hadis-i seriflerde övülmüs meshur veli. Sıffin savasında sehid oldugu söylenir. - (bkz. Üveys).

VEYSİ: (Ar.) Er. - Yoksul, muhtaç. Veysi: Türk sair, yazar (Üsküp 1625).

VEZİME: (Ar.) Ka. - Beytullah'a gönderilen hediye, armagan.

VEZİR: (Ar.) Er. - Osmanlı devletinde, askeri ve idari en yüksek derece olan vezirlik rütbesinde olankimse.

VEZİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vezir).

VİCDAN: (Ar.) Ka. 1. İyiyi kötüden, hayrı serden ayırmayı saglayan iç duygu, ahlak suuru. His duygu.2. Din, inanç.

VİDAD: (Ar.) Er. - Sevme, sevgi. Dostluk.

VİDADE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vidad).

VİLDAN: (Ar.) Ka. 1. Yeni dogmus çocuklar. 2. Kullar, köleler. Kur'an'da zikredilmistir.

VİSALİ: (Ar.) Er. - Kavusma, ulasma ile ilgili.

VİSAM: (Ar.) Er. - Damgalı, nisanlı.

VOLKAN: (Fran.) Er. - Yanardag, burkan.

VURAL: (Tür.) Er. - Vur al.

VURALHAN: (Tür.) Er. - Vural han.

VURGUN: (Tür.) Er. - Birine asık, tutkun.

VUSKA: (Ar.) - Çok saglam, pek kuvvetli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Urvetul-Vuska (Peksaglam kulp) müslümanlık.

VUSLAT: (Ar.) Ka. - Ulasma, erisme, kavusma, bulusma, beraber olma.

VUSTA: (Ar.) Er. 1. Orta, ortada bulunan, arada olan, iç. 2. Orta parmak.

VÜREYKA: (Ar.) Ka. - Yaprakçık, küçük yaprakçık.


 Öne Çıkanlar

 

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi