Pandeminin başından beri söylenen korona gripten farklı değil. Neden grip önemsenmiyorken korona önemseniyor. Koronanın yüzde 3 gribin yüzde 2 ölüm oranı var Ölüm oranları nerdeyse aynı. Her yıl gribe bağlı daha fazla insan ölüyor ama korona nedense salgın ilan ediliyor. Bu konuyu bilimsel bir şekilde gelin birlikte inceleyelim. Öncelikle bir hastalığın salgın olup olmadığına karar verilirken hiç bir kurum veya kuruluş kafasına göre karar vermez. Oturup hadi şu hastalığı salgın ilan edelim demez. Belli sebeplerle belirlenmiş kriterlere uyup uymadığına bakılır. Bu kriterler de çok öncesinden belirlenmiştir.
Bir hastalığın salgın olabilmesi için şu özelliklerinin olması gerekir:
1- İnsanların daha önce bu etkenle karşılaşmamış olması yani bağışıklıklarının olmaması gerekir. Zaten bir hastalığa karşı bağışıklığımız varsa korkmamıza gerek yok. Çünkü vücudumuza girdiğinde hemen bağışıklık hücrelerimiz bu mikrobu yok eder. Bize bulaştığını bile anlamayız. Korana virüsler daha önceden bilinen nezle etkenleri olsalar da sarscov2 olarakta bilinen covid19 yeni bir virüs ve bu virüse karşı bağışıklığımız yok.
2. Hastalığın kolayca insanları hasta edebilmesi gerekir. Mesela insan vücudunda normal olarak bir çok mikrop bulunur. Bunlardan biri de deride yaşayan stafilokokus epidermidis denilen mikroptur. Bu mikrop her zaman derimizde bulunur. Bu mikrobun bizde hastalık oluşturabilmesi için bağışıklığımızın çok zayıflaması ve sonrasında ise bir şekilde deriden içeri girmesi gerekir. Yani hastalık yapması zor bir mikroptur. Dünya nüfusunun çok büyük bir kısmını sağlıklı bireyler oluşturduğu için bu mikrop insan vücudunda çok fazla bulunmasına rağmen bir akın salgın riski taşımasını hastalık riski bile pek taşımaz. Ayrıca hastalık yaptığı durumlarda da etkili tedavisi var.
3- İnsanlar arasında hastalığın kolayca yayılabilmesi gerekir. Mesela brusella gibi hastalıklar hayvansallardan bulaştığı için insanlar arasında kolayca yayılamaz bu nedenle de çok önemli hastalıklar olmasına rağmen şuan için salgın değillerdir.
4- Hastalığın kısa sürede hastalık oluşturması gerekir. Mesela bulaşan mikrop vücutta belli bir süre kalıp sonra hastalık oluşturursa mesela verem yani tüberküloz bu duruma örnektir. Verem insandan insana bulaşan bir mikroptur. Bulaştan sonar yıllarca vücutta uykuda kalabilir ve en sonunda vücudun zayıfladığı uygun anda hastalık oluşturur. Uyku döneminde bu mikroplar bulaşıcı değildir. Sadece aktif hastalık döneminde bulaşıcıdırlar. Kısa sürede hastalık oluşturmadığı için ve ilerde sayacağım bazı sebeplerden dolayı verem şuan için bir pandemic değildir.
5- İnsanların bu hastalık açısından taşıyıcı olabilmesi gerekir. Çünkü herkeste hastalık ortaya çıkarabilen mikrop insanlar arasında yayılamaz.
Mikrobun bulaştığı kişi hasta olur. Hasta olduğu şikayet ve bulgularından kolayca anlaşılır. Hastalıktan dolayı yanındaki insanlarda da dahil herkes bu kişiden uzak durur. Yani hasta doğal olarak izole edilmiş karantinaya sokulmuş olur. Sağlıklı olmadığı için de dışarıya çıkıp bu hastalığı başka insanlara bulaştıramaz. Çıksa bile hasta olduğu kolayca anlaşılır. Zaten şuan için hastalığı insanlar arasında yayan hastanelerde veya evde ciddi hastalıkla boğuşan insanlar değil sağlıklı ama bu hastalık açısından taşıyıcı olanlardır.
6- Son bu hastalığın etkili bir aşı veya ilaç tedavisinin olmaması gerekir. Mesela aşısı olan bir hastalığa örnek kızamık hastalığıdır. Etkili bir ilaç tedavi yok ama düzenli aşılama ile nerdeyse dünyada bitme noktasına gelmiştir. Bu nedenle şuan kızamık bir salgın olarak kabul edilmiyor. İlaç tedavisi olan hastalıklara da örnek verelim. Mesela verem yani tüberküloz dünyanın en ölümcül enfeksiyon hastalıklarından biri. Korona virüse bağlı 2020 yılında 1.8 milyon kişi hayatını kaybetmiş. Grip yani influenza ise yılda ortalama 600 bin kişinin ölümüne sebep oluyor. Bu sayı verem için yıllık ortalama 2 milyon kişi yani hem koronadan hem de gripten daha fazla kişi verem sebebiyle hayatını kaybediyor. Peki verem neden salgın kabul edilmiyor. Çünkü etkili bir ilaç tedavisi var. Sorun veremin insanlar arasında hızlıca yayılıp insanları hasta etmesi ve sonrasında öldürmesi değil. Asıl sorun özellikle Afrika başta olmak üzere bir çok bölgede hasta insanların tedaviye ulaşılamıyor olmasıdır.
Sonuç olarak;
Eğer bir hastalık tüm bu kriterleri sağlıyorsa pandemi yani salgın olarak kabul edilebilir.
Bu maddeler arasında ölüm oranının olmadığına dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü en fazla eleştirilen kısım burası. Öncelikle bir hastalık öldürmeden de pandemi olabilir. Mesela zika virus Brezilya’da ve Hindistan’da görülen, gebelere bulaştığında engelli bebek doğmasına sebep olan hastalık tablosu oluşturuyor. Dolayısıyla bir hastalıkta bu kriterlere uyarsa sakatlık yaparakta pandemi oluşturabilir. Ölüm oranına dönecek olursak. Korona virüsün yüzde 3 lük ölüm oranı var. Yüzde 3 ölüm oranı çok düşük bir oran olarak görülüyor. Bu değerin şuan verilen maximum tedaviye rağmen olduğunu hatırlatmak isterim. Dünya nüfusunun 7,8 milyar olduğu düşünülürse yüzde üç ölüm oranı, 234 milyon kişi demek. 234 milyon insan düşük bir sayı olarak görülüyor. Ölüm oranı çok düşük olsaydı da korona virüs yine salgın olurdu. Mesela yüzde 3 değil yüzde 1 olsaydı yine salgın olurdu çünkü mevcut dünya nüfusuna oranlarsak yüzdebir 78 milyon kişi demek. Neredeyse ülkemizde yaşayan insan sayısı. 1. Dünya savaşında yaklaşık 20 milyon insan, 2. Dünya savaşında 60 milyon insan ölmüş. Ayrıca dünyada 78 milyondan fazla sadece 19 ülke olduğu düşünülürse sayının ciddiyetini anlayabiliriz.
Gelin şimdi de birbirine hem yapı hem de hastalık açısından çok benzeyen iki virüsü değerlendirelim. Korona virüs ile grip yani influenzayı bu kriterler açısından karşılaştıralım. Böylece gerçekten salgın olup olmadıklarını değerlendirelim.
1- İlk madde insanların hastalıkla karşılaşmamış olması; Bu kriter korona virüse uyuyor ancak gribe uymuyor. Çünkü korona virüsü 2020 öncesinde kimsenin duyduğunu düşünmüyorum ama herkes gribi biliyordu ve grip oluyordu. Daha önce grip olan bir kişide hastalık yapan influenza alt tipine karşı bağışıklık oluşur ve kişi tekrar aynı alt tip ile hasta olmaz. Ancak gribin bir çok alt tipi olduğu için başka bir alt tip bizde tekrar grip yapabilir. Yani bazı influenza tiplerine karşı bağışıklığımız var. Ancak koronaya karşı bağışıklığımız yok.
2. İnsanları kolayca hasta edebilme. Bu ikisi içinde geçerli. İki virüste kolayca insanlarda hastalık oluşturabiliyor.
3. maddemiz. İnsanlar arasında kolayca yayılabilmesi bu da iki hastalık için geçerli. İki hastalıkta aynı ortamı paylaşan insanlar arasında solunum yolu ile kolayca ve hızlı şekilde yayılır.
4. Kısa sürede hastalık oluşturabilme. Gripte hastalık 1-5 günde koronada ise 2-7 günde ortaya çıkar. Bu da iki hastalık için doğru bir kriter.
5. İnsanların bu hastalıklar için taşıyıcı olabilmesi. Bu da iki hastalık içinde uygun bir kriter.
6. Aşı veya ilaç tedavisinin olmaması. Covid 19 hastalığı ilk başladığında herhangi bir aşı tedavisi yoktu. Şuan için bir çok aşı üretilmiş olsa da hastalığın başlangıcını konuştuğumuz için aşı tedavisi yok şeklinde kabul edelim. Etkili bir ilaç tedavisi ise ne yazık ki hala yok. Grip yani influenzanın ise etkili bir aşı tedavisi var ve grip aşıları düzenli uygulanan tedaviler. İlaç tedavisi ise şu ilaçların hepsi girp tedavisinde kullanılabiliyor. Hatta covid tedavisinde de kullanılan favipravir influenza ve ebola için üretilmiş bir ilaç.
Sonuç olarak gribin hem aşı tedavisinin hem de ilaç tedavisinin olması hem de daha önce insanların karşılaştığı bir hastalık olmasından dolayı salgın kabul edilmiyor. Tabi ki ilerde farklı bir grip alt tipi salgınlara sebep olabilir. Korona virüs enfeksiyonuna gelecek olursak tüm kriterlere uyması nedeniyle salgın olarak kabul edilmiştir.