Kan sulandırıcı ilaçlar vücutta özellikle pıhtı oluşturan hastalıkların tedavisinde kullanılır. Kalp krizi inme yani felç, akciğere pıhtı atması gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılır. Bu konuyu anlatmamın sebebi kan sulandırıcıların ne olduğunun ve nasıl etki ettiğinin anlaşılmasını istemem ayrıca birden fazla kan sulandırıcı kullanan hastaların, hepsi kan sulandırıcı ise farklı farklı ilaçlar aynı anda kullanılıyoruz. En güçlüsü hangisi ise sadece onu kullansak olmaz mı? Gibi soruları gelin bu birlikte cevaplayalım.
Öncelikle çok fazla çeşitte çok farklı kan sulandırıcılar vardır ve bazı hastalar birden fazla kan sulandırıcıyı aynı anda kullanması gerekir. Peki neden? Bunu anlamak için vücudun pıhtılaşma sistemini anlamak gerekiyor. Çünkü bu ilaçlar pıhtılaşmaya karşı kullanılan ilaçlardır. Dolayısıyla pıhtılaşmayı anlarsak ilaçların nasıl etki ettiğini de anlamış oluruz. Pıhtı konusunu ayrıca inceleyebilirsiniz.
Bildiğimiz gibi bir yerimizi kestiğimiz zaman hemen pıhtı oluşmaya başlar. Oluşan pıhtı ilk önce kanama azaltır daha sonra da kanamayı tamamen durdurur. Pıhtıyı oluşturan birçok hücre ve madde kanın içinde sürekli hazır bulunur. Gerekli olduğunda da hemen yapılarını değiştirerek pıhtıyı oluştururlar. Vücutta pıhtılaşma yapan sistem gibi bir de pıhtılaşmayı engelleyen sistem vardır. Bu sistemde vücutta gereksiz ve zamansız yere pıhtı oluşmasını engeller. Bu sisteme kanı sulandıran cıvıklaştıran sistem diyebiliriz. Kan sulandırıcı ilaçlarda bu sistemin pıhtılaşma sistemine karşı baskın hale gelmesine sebep olarak pıhtı oluşmasını engelleyerek tedavide kullanılır.
Şimdi de parmağımızda kesik sonucu kanama olduğunda bu sistemler nasıl çalışır bunu konuşalım ve sonrasında kan sulandırıcı ilaçları konuşmuş olalım. Aslında bir yerimiz kesildiğinde damarımız kesilmiş olur. Damarda oluşan kesikten kan damar dışına yani vücudun dışına çıkmaya başlar. Damarın kesilmesi ile tamamen pürüzsüz olan damar duvarı hasarlanmış yani pürüzlü hale gelmiş olur. Kanda bulunan kan pulcukları yani trombositler diğer adıyla plateletler, bu pürüzlü alana yapışmaya başlar. Pıtrak otu gibi çıkıntıları ile her yere tutunurlar ve damardaki açıklığı kapatmaya, kanı durdurmaya çalışırlar.
Ancak kan pulcuklarının oluşturduğu bu ilk bariyer kolayca dağılabilecek ve tekrar kanamaya sebep olacak durumdadır ve güçlendirilmesi daha sağlam hale getirilmesi gerekir. Kan pulcukları burayı kapatmaya çalışırken tüm pıhtılaşma sistemi elemanlarına çeşitli salgılarla haber gönderir. Bu elamanlara pıhtılaşma faktörleri denir. Her faktör başka bir faktörü uyararak aktifleştirir. Aktifleşen pıhtılaşma faktörleri kan pulcuklarının oluşturduğu ilk bariyeri kuvvetlendirecek fibrin denilen pıhtılaşma faktörünü oluşturur. Fibrini kan pulcuklarını birbirine bağlayan bir halat gibi düşünebilirsiniz. Fibrin oluşursa pıhtı sağlamlaşmış artık kolayca parçalanamaz hale gelmiş demektir. Kısacası pıhtı iki aşamalı oluşur birincisi kan pulcuklarının yaptığı ilk bariyer ikincisi ise pıhtılaşma faktörlerinin fibrin denilen kan pulcuklarını birbirine bağladığı halatları oluşturan aşama. Pıhtı oluştuktan sonra damar iyileşmeye başlar. Bu aşamada oluşan pıhtının yavaş yavaş olduğu yerden kaldırılması yani eritilmesi gerekir. Böylece iyileşen damar tekrar çalışmaya organlara kan götürmeye başlar. İşte oluşan pıhtıyı ortadan kaldıran yani pıhtıyı eriten pıhtı eritici maddeler vardır. Bunlar, fibrin denilen pıhtıyı güçlendiren halatları keserek pıhtının dağılmasını yani erimesini sağlar. Fibrini parçaladıkları için bu maddelere fibrinolitik denir.
Sonuç olarak Kan sulandırıcı ilaçlar temelde bu 3 aşamaya etki ederler. 1. grup kan pulcuklarının yani trombositlerin çalışmasını azaltarak etki edenler bunlara anti trombositer ilaçlar denir, 2. Grup pıhtılaşma faktörlerinin etkinliğini azaltarak etki edenler bunlara anti koagülan ilaçlar denir son ve 3. grup ise pıhtı eriticilerin çalışmasını artırarak etki edenler bunlara ise fibrinolitik tedavi denir.
Bu 3 ayrı kan sulandırıcı ilaç grupları farklı yerlerde kullanılırlar. İlk grup yani kan pulcuklarına etkili ilaçlar aspirin Plavix başta olmak üzere tüm bu ilaçlar bu gruptadır. Kan pulcukları biraz öncede bahsettiğim gibi damar duvarındaki hasarı tespit edip pıhtılaşmayı başlatır. Bu nedenle damar duvarı hasarı ile oluşan pıhtıların tedavisinde öncelikle bu grup kullanılır. Mesela kalp krizi ve inme felç gibi hastalıklarda damar duvarında kolesterol birikmesine bağlı damar duvarı hasarı vardır. Trombositler yani Kan pulcukları hasarlı damar duvarını tespit ederek pıhtılaşmayı başlatır ve pıhtılaşma faktörlerini çağırarak pıhtıyı oluşturur. Sonuçta oluşan pıhtı damarı tıkar ve o damarın kan götürdüğü bölgenin çalışmasını engeller. Bu kalp damarı ise kalp krizi beyin damarı ise inme felç denir. Bu durum ölüme varan ciddi sonuçları olan bir durumdur. Bu nedenle kalp krizi ve damar tıkanıklığına bağlı inme felç tedavisinde başlangıçta kan pulcuklarının hasarlı damar duvarını tespit etmesini ve pıhtılaşmayı başlatmasını engellemek için bu gruptaki ilaçlar verilir. Eğer pıhtı oluştu ise yani damar tıkandı ise olayda sadece kan pulcukları değil pıhtılaşma faktörleri de var demektir. Bu durumda ikinci gruptaki pıhtılaşma faktörlerine etki eden ilaçlarında verilmesi gerekir. Hatta damar tıkanıklığı hayati tehdit oluşturuyorsa 3. Gruptaki pıhtı eriticilerinde verilmesi gerekir. Görüldüğü gibi gerektiğinde 3 ilaç grubun da ki ilaçlar birlikte kullanılabilir.
İkinci grupta Coumadin, Clexan, Xarelto başta olmak üzere burada gördüğünüz tüm ilaçlar vardır. Bu ilaçlar pıhtılaşma faktörlerinin etkinliğini azaltarak pıhtılaşmanın oluşmasını ve oluşan pıhtının büyümesini engellemeye çalışır. Bu grup biraz öncede bahsettiğim kalp krizi ve inmenin ilerlediği durumlara ek olarak akciğere pıhtı atması olarak da bilinen akciğer embolisi tedavisinde de kullanılır. Akciğere atan pıhtılar genellikle bacakta oluşur ve buradan koparak akciğere yerleşerek akciğer damarını tıkar. Buradan da anlayacağımız gibi akciğer damarında hasar yoktur. Pıhtı başka yerden gelmiştir. Damar duvarında hasar olmadığı için kan pulcuklarına etki eden ilaçları kullanmak yerine doğrudan pıhtılaşma faktörlerine etkili olan bu grubu kullanmak gerekir. Burada bu ilaçların pıhtıyı eritmediğini tekrar hatırlatmak isterim. Sadece pıhtı oluşumunu ve oluşan pıhtının büyümesini engellerler. Pıhtıyı eritecek kanda bulanan pıhtı eriticilerdir. Pıhtı eritici maddeler kanda doğal olarak bulunur ve pıhtıyı yavaş yavaş eritirler. Bu ilaçlar pıhtı miktarının artmasını engelleyerek pıhtı eriticilerin işlerini daha kısa sürede yapmasına yardımcı olur. Aksi halde sürekli pıhtı atsa veya mevcut pıhtı büyüse pıhtı eriticiler asla pıhtıyı tamamen yok edemezler. Pıhtının vücutta tamamen erimesi birkaç ay sürebilir. Yani şikayetlerin geçmesi ve iyileşme yavaş olur. Dolayısıyla Mesela akciğerinize pıhtı attı ise en az 3 ay kan sulandırıcıları kullanmak gerekir. Ayrıca bir çok hastalıkta vücutta pıhtı oluşumuna yatkınlık olur ve bu kişiler sık damar tıkanıklığı geçirirler. Bu hastalarında kan sulandırıcı ilaçlar pıhtı oluşmasını azaltarak damar tıkanıklığı yaşamaları önlenmiş olur.
Üçüncü ve son grup pıhtıyı eriten ilaçlar yani fibrinolitikler. İçinizden neden pıhtıyı eritecek ilaçları direk vermiyoruz. Örneğin kalp damarı tıkandı ise hemen geri açılır dünyada en çok ölüme sebep olan kalp krizini tedavi etmiş oluruz. Yine ölümcül olabilen akciğere atan pıhtıyı eritmiş oluruz veya felç gibi hem ölümcül hem de ciddi sakatlıklara sebep olan hastalıkları iyileştirmiş oluruz. Dediğinizi duyar gibiyim. Bu ilaçları kullanmak çok mantıklı gelse de çok ciddi kanama yapması nedeniyle oldukça tehlikeli ilaçlardır. Çok güçlü ilaçlar olduğu için Vücuda verildiğinde tüm pıhtıları eritir. Ciddi bir travmaya yani kazaya bağlı veya ameliyata bağlı durmuş veya aktif bir kanamanız varsa bu ilaçları vermek kanamayı çok artırarak ölüme sebep olabilir veya iyileşmekte olan bir beyin kanaması geçirdi iseniz tekrar beyin kanamasına sebep olabilir ciddi sakatlıklara veya ölme yol açabilir. Burada gördüğünüz durumlarda ciddi kanama riski olduğu için asla bu hastalara bu ilaç grubunun verilmemesi gerekir. Bu nedenle kanama riski düşük bile olsa damarı yeni tıkandığı için ölüm riski olmayan hastalara bu ilaçlar, riskleri nedeniyle verilmez. Verildiğinde de kanama riski nedeniyle yakın gözlem gereklidir.