İSLAM'IN BEŞ TEMEL ŞARTINDAN BAŞKA ŞARTLAR DA VAR MIDIR?
Vardır. Bazıları şunlardır:
Allah ile olan bütün ibadet ve işlerde ihlaslı olmak.
Yaratıklarla olan bütün muamelelerde adaletli ve insaflı olmak.
Müstakim yani doğru ve dürüst olmak.
Allah yolunda ihlasla cihad etmek. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmak.
Her Müslümanın kendisine yetecek ve kendisini kurtaracak kadar ilmihalini öğrenmesi.
Peygambere biat ve itaat etmek ve onun Sünnetine uymak.
Müslümanların başında ehliyetli bir İmam-ı Kebir bulunması ve mü'minlerin ona biat ve itaat etmesi.
İslam ahlakıyla ahlaklı olmak.
bu şekilde çoğaltabiliriz...
İmanın esasları bir dua olarak "Amentü" ile belirtilmiştir.
Amentü
Amentü billahi ve melâiketihi,
ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri
ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihi mina'llâhi teâlâ
ve'l-ba'sü ba'de'l mevt.
Haggun, Eşhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eşhedü enne
Muhammeden abdühû ve rasûlühü.
Anlamı
Ben Allâh-ü Te'âlâ'ya, meleklerine, kitaplarına,
peygamberlerine, âhiret gününe, kadere ; hayır ve şerrin
Allâh-ü Te'âlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım.
Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben şahadet ederim ki,
Allâh-ü Te'âlâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şahadet
ederim ki, Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O'nun
kulu ve peygamberidir.
ALLAH'A İMAN
İmanın birinci şartı, Allah’a imandır. Amentü’deki, (billahi) ifadesi, Allahü teâlânın varlığına, birliğine inanmayı, iman etmeyi bildirmektedir.
Allahü teâlâ birdir, Ondan başka ilah yoktur. Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır. Yerde ve göklerde bulunan bütün varlıkları, maddeleri, cisimleri, özellikleri, olayları, kuvvetleri, kanunları, bağlantıları yaratan, yalnız Odur. Ondan başka yaratıcı yoktur.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
"Her şeyi yaratan Allah’tır." Zümer 62
"Her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’tır." Mümin 62
PEYGAMBERLERE İMAN
Peygamberlere iman, imanın altı esasından biridir. Amentü’deki, (rusülihî) ifadesi, Peygamberelere, iman etmeyi bildirmektedir. Peygamberlere iman demek, insanlara doğru yolu göstermek için, Allah tarafından seçkin kimselerin gönderildiğine, bu kimselerin Allah’tan getirdiği bütün bilgilerin gerçek ve doğru olduğuna inanmak demektir.
Yüce Allah her Müslümana, aralarında herhangi bir ayırım yapmadan bütün Peygamberlere inanmayı farz kılmıştır: “Peygamber de kendisine Rabbi tarafından indirilene iman etti, müminler de. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine iman ettiler. Allah’ın Peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız…” (Bakara 2/285).
Bu sebeple Peygamberlerin bir kısmına inanıp, diğerlerini tasdik etmemek küfür sayılmıştır: “Allah’ı ve Peygamberlerini inkâr edenler ve Allah ile Peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip bir kısmına iman ederiz, ama bir kısmına inanmayız diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu? İşte gerçekten kâfirler bunlardır…” (Nisâ 4/150-151)
MELEKLERE İMAN
Meleklere iman, imanın altı esasından biridir. Amentü’deki, (melâiketihi) ifadesi, meleklere, iman etmeyi bildirmektedir.
Allah (c.c.) tarafından yaratılmış nûrânî varlıklara “melek” denir. Melekler, latîf cisimler olup istediği şekle girebilirler. Melekler insanlar gibi yemez, içmez, evlenmez, doğurmaz ve doğrulmazlar. Erkeklik ve dişilikleri yoktur.
Meleklerin varlığını, peygamberler ve bütün ilâhî kitaplar haber vermiştir. Biz, meleklere bu şekilde inanmakla mükellefiz. Aksi şekilde inanan, îmanını kaybetmiş olur. Çünkü meleklere inanmak da îmanın ana rüknüdür. Melekler, Allâh’ın emirlerine aslâ karşı gelmezler. Meleklerin bir kısmı, daima ibadetle ve zikirle meşgul olur. Bir kısmı da yerde ve gökte Allah (c.c.) tarafından çeşitli vazifelerle emrolunmuşlardır. Sayılarını ve şekillerini ancak Allah (c.c.) bilir. “Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil ve Mikâil’e düşman olursa, bilsin Allah (c.c.) kâfirlerin (inanmayanla- rın) düşmanıdır.” Sure-i Bakara 98
Melekler, Allah (c.c.) tarafından çeşitli vazifelerle görevlendirilmiştir. Cebrâil, Azrâil, Mîkâil, İsrâfil adında dört büyük melek vardır ki, bunlar, me- leklerin en büyüklerindendir. Görevleri:
1- Cebrâil (a.s.): Allah (c.c.) ile peygamberleri arasında elçilik
2- Azrâil (a.s.): Allâh’ın izni ile kâinatta bulunan bütün canlı varlıkların canını almakla görevlidir.
3- Mîkâil (a.s): Tabiat olaylarını idare etmekle görevlidir.
4- İsrâfil (a.s.): Kıyametin kopması ve öldükten sonra dirilmenin vaktini bildirici vasıta olan sûr’a üflemekle görevlidir.
Allah’ın bu meleklerden başka, sayısını bilemediğimiz daha nice melekleri vardır. Bazıları şunlardır:
Kirâmen Kâtibîn: İnsanın sağında ve solunda bulunup iyilik ve kötülükleri yazan meleklerdir. İnsanın yaptığı iyilik ve kötülükler, bu melekler tarafından hemen yazılır.
Münker-Nekir: Öldükten sonra kabirde insanlara soru soracak olan meleklerdir.
Rıdvan: Cennetin bekçisi ve cennetteki meleklerin önderidir.
Mâlik: Cehennemin bekçisi ve cehennemdeki meleklerin önderidir.
KİTAPLARA İMAN
Kitaplara iman, imanın altı esasından biridir. Amentü’deki, (kütübihî) ifadesi, kitaplara, iman etmeyi bildirmektedir.
Allah (c.c.) emirlerini, yasaklarını, mükâfatlarını, azaplarını bildirmek için Cebrail (a.s.) vasıtası ile peygamberlerine kitaplar vermiştir.
Bunlardan 4 tanesi kitap, 100 tanesi de sahifedir. Kur’ân-ı Kerîm hâriç, bazıları yeryüzünden tamamen kaybolmuş, bazılarının da asılları bozulmuştur.
Her müslümanın bu kitap ve sahifelerin Allah’tan geldiği şekline inanması farzdır. Kur’ân-ı Kerîm’in ise, şu zamana kadar bir harfi bile değişmemiş, kıyamete kadar da bozulmadan devam edecektir. Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz o Kur’ân’ı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.” (el-Hicr, 9) Kur’ân-ı Kerîm’in bir harfini bile inkâr eden, îmanını kaybetmiş olur.
SAHİFELER
Âdem (a.s.); 10 sahife
Şit (a.s.); 50 sahife
İdris (a.s.); 30 sahife
İbrahim (a.s.); 10 sahife
4 BÜYÜK KİTAP
1- Tevrat: Musa (a.s.)
2- Zebur: Dâvud (a.s.)
3- İncil: Îsa (a.s.)
4- Kur’ân-ı Kerîm: Hz.Muhammed (s.a.v.)
AHİRET'E İMAN
Ahiret'e iman, imanın altı esasından biridir. Amentü’deki, (âhıri) ifadesi, Ahiret'e, iman etmeyi bildirmektedir.
Ahiret, bu dünyadan sonraki sonsuz âlemdir. Şöyle ki: ALLAH Teâlâ, içinde yaşadığımız bu dünyayı ve üzerindeki bütün varlıkları geçici bir zaman için yaratmıştır. Peygamberimiz'in dediği gibi "Asıl hayat ahiret hayatıdır." Ankebut 64
Bir gün olacaktır ki, ne bu dünyadan, ne de üzerindeki yaratılmışşeylerden bir eser kalacak. Bilakis Hak Teâlâ'nın takdir ettiği o gün gelince bütün insanlar, bütün canlı cansız yaratıklar yok olacaktır. Bütün dağlar taşlar, yerler gökler parçalanacak, bu alem bambaşka bir alem olacaktır. Bu bir kıyamettir. Bundan sonra yine Allah'ımızın takdir buyurmuş olduğu gün gelince bütün insanlar yeniden hayat bulacak, hepsi de "Mahşer" denilen pek geniş, düz bir sahada toplanacak, yeni bir hayat başlayacaktır ki, bu da "umumî haşr"dir.
İşte bu yeni hayatın başlayacağı günden itibaren bitmez, tükenmez bir halde devam edecek olan âleme de "Ahiret âlemi" denir ki, buna inanmak da müslümanlıkta bir esastır.
KADER VE KAZAYA İMAN
Kader'e iman, imanın altı esasından biridir. Amentü’deki, (bi'l-kaderi) ifadesi, Kader'e, iman etmeyi bildirmektedir.
Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer mahlukatın yapacağı işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun yaratılmasına kaza, ikisine birden kaza ve kader denir.
Örnek: Herhangi bir insanın falan günde meydana gelmesini Yüce Allah'ın ezelde dilemiş olması bir kaderdir. O insanın takdir edilmiş günde yaratılması da bir kazadır.
Bununla beraber kaza sözü, takdir ve hüküm manasına da gelir.
Kaza ve kadere iman da, müslümanlarca bir esastır. Bunlara inanmak, Yüce Allah'a iman esaslarından sayılır. Allah'ın varlığını ve birliğini bilen, O'nun kainata tek hakim olduğuna inanan bir insan için kazaya ve kadere iman etmemek mümkün olmaz.
Hangi mümkün şey vardır ki, Yüce Allah takdir ettiği takdirde meydana gelmesin? Hangi şey de vardır ki, Yüce Allah dilemediği halde o meydana gelebilsin?
- Kaza ve kadere imanın faydasına gelince: Şübhe yok ki, insan bu iman sayesinde Allah'ın yaratıcılığını kudret ve hakimiyetini tanımış olur. Böylece ruhu güç kazanmış olur, ahlak duyguları yükselir, hayata büyük bir güçle atılır ve başarıdan başarıya ulaşır. Çünkü Yüce Allah'ın kaza ve kaderine razı olan bir kimse, hiç bir şeyden yılmaz, sebeblere sarılmayı da, kaza ve kaderin gereği bilir. Bir işte başarısızlığa uğrayacak olsa, "bunda kim bilir, Allah'ın ne gibi gizli hikmetleri vardır" diye düşünür. Allah'ın kazasına razı olur ve ümitsizliğe düşmez, azminde gevşeklik olmaz, heyecana kapılmaz, huzur içinde üzüntü çekmeyen bir kalb ile hayat alanındaki çalışmasını sürdürür.
"Kim Allah'a güvenirse Allah ona yeter" (Talak: 3)