E HARFİ İLE BAŞLAYAN KIZ VE ERKEK İSİMLERİ VE ANLAMLARI
ÇOCUĞUMA HANGİ İSMİ VEREBİLİRİM?
EBAN: (Ar.) Er. - Eban b. Osman b. Affan: Hz. Osman'ın üçüncü oglu olup valilik etmistir. Cemelvakasında Hz, Aise'ye refakat etmistir.
EBBEDULLAH: (Ar.) Er. - Allah ebedi eylesin, daim eylesin.
EBECEN: (Tür.) Er. - Akıllı çocuk.
EBED: (Ar.). - Sonu olmayan gelecek. - İsim olarak kullanılmaz.
EBER: (Ar.). - Hayırlı, serefli, faziletli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
EBHER: (Ar.) Er. - En parlak.
EBRA: (Ar.) Er. 1. Ürkme, kaçma. 2. Birden bire ölme.
EBRAR: (Ar.) Er. 1. Hayır sahipleri. 2. İyiler, dindarlar, özü sözü dogru olanlar. Ses Ebrar: Altı hayırsahibi, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin.
EBRU: (Fars.) Ka. 1. Kas. 2. Bulut renginde, buluta benzer, bulut gibi dalgalı, bulutlu. 3. Kagıt üzerinekendine has usulle yapılan, mermer, damarları gibi dalgalı sekilli süsleme. Ciltçilikte ve hüsn-ü hat'ta kullanılır.
EBU: (Ar.) Er. - Baba, ata. (bkz. Ebi, peder).
EBU ALİ SİNA: (İbn Sina). Ali Sina'nın babası anlamında. Ünlü Türk bilgini.
EBUBEKİR: (Ar.) Er. - Deve yavrusunun babası. - Hulefa-i Rasidin'in ilkidir. Hz. Ebubekir'in lakabı.Rasûlullah (s.a.s)'ın nübüvvetinden önce de sonra da en yakın arkadası olmustur.
EBU DAVUD: (Ar.) Er. - Süleyman b. el-Esas es-Sicistani. Kütüb-i Sitte'den birisi olan Sünen-i EbuDavud'un müellifi. Büyük hadis bilgini. 500.000 hadis arasından seçtigi 4800 hadisten olusan Sünen'i, ahlak, tarih ve fıkıhla ilgili meseleleri içerir.
EBU EYYUB EL-ENSARİ: (Ar.) Er. - Asıl adı Halid b. Seyd'dir. Sahabedendir. Rasûlullah Medine'yegeldiginde ilk önce onun evinde misafir oldu. İstanbul'a kadar gelip Bizanslılarla savastı.
EBU HANİFE: (Ar.). (Nu'man b. Sabit). Hanefi mezhebinin kurucusu. Müetehid, alim. (Küfe 699-Bagdat787). Kabil'den gelen büyük babası Kufe'ye yerlesti. İslami ilimler sahasında mükemmel bir egitim gören İmam-ı Azam ictihad edebilecek seviyeye geldi. Devrinin en meshur bilginidir. Küfe kadılıgı teklifini reddedince Halife Mansur onu hapse attırdı. Hapishanede iken vefat etli.
EBU HUREYRE: (Ar.) Er. - Suffe ashabındandır. Birçok hadis rivayet etmistir.
EBU UBEYDE B. EL-CERRAH: (Ar.) Er. - (571-639) (Amr b. Abdullah). Ýslami ilk kabul edensahabelerden biri. Cennetle müjdelenmistir. Çesitli cephelerde ordu komutanlıgı yaptı. Suriye'de vefat elti.
EBU ZER: (Ar.) Er. - Altın sahibi, servet ve zenginlik sahibi.
EBU ZER EL-GIFARİ: (Ar.) Er. -Sahabedendir.
EBYAR: (Ar.) Er. - Pek ak, pek beyaz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ECE: (Tür.) Ka. 1. Bas reis. 2. Kraliçe. 3. Ana. 4. Yaslı kadın.
ECEGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Ece).
ECEHAN: (Tür.). - (bkz. Ece).
ECEMİS: (Tür.) Er. - Çok bilmis.
ECER: (Tür.) Er. - Yeni, güzel, iyi.
ECHER: (Ar.) Ka. 1. Son derece güzel kadın. 2. Gündüz iyi görmeyen karmasık gözlü.
ECİR: (Ar.) Er. 1. Bir is ya da emek karsılıgı verilen sey. 2. Sevap. 3. Aziz sevgili.
ECMEL: (Ar.). - En güzel, en yakısıklı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ECVED: (Ar.) Er. 1. En iyi olan. 2. Eli açık cömert. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak okunur.
EDA: (Ar.) Ka. - 1. Naz, cilve. 2. Kurum, caka. 3. Alınan seyi geri ödeme. 4. Bir vazifeyi yerinegetirmek.
EDAGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Eda).
EDEBALİ: (Tür.) Er. - (Öl: 1325). Osman Gazi'nin kayınpederi ve hocası. Osmanlı imparatorlugununkurulusunda önemli bir rolü oldu.
EDGÜ: (Tür.) Er. - İyi.
EDGÜALP: (Tür.) Er. - İyi yigit.
EDGÜER: (Tür.) Er. - (bkz. Edgü).
EDGÜKAN: (Tür.) Er. - (bkz. Edgü).
EDHEM: (Ar.) Er. Karayagız at. -Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. İbrahim Edhem: İslamtarihinde meshur sofi
EDİB: (Ar.) Er. 1. Edepli, terbiyeli, zarif, nazik. 2. Edebiyatla ugrasan kimse. - Türk dil kuralı açısından"d/t" olarak kullanılır. Edip Ahmet Yükneki: (XII. yy.) Türk sair yazar. Tek ve önemli yapıtı Süleymaniye kütüphaneside mevcut olan Atabetul Hakayık isimli eserdir.
EFLAKİ: (Ar.) Er. - Gökte oturan melek. - Eflaki Semseddin Ahmet Dede: (1360). Osmanlı sufi ve yazar.Mevlana'ya dair Menakıbü'l-Arifin adlı eserin müellifi.
EFLATUN: (Yun.) Er. 1. Açık mor. 2. Aristo'nun hocası, Sokrat'ın talebesi, ünlü Yunan filozofu.
EFRAHİM: (İbr.) Er. - Hz. Yusuf un ikinci oglu. Orta Filistin'de yerlesen Ýsrail kabilesine adını verdigisöylenir. Bu kabile Hz. Süleyman'ın ölümünden sonra asıl İsrail toplulugunun 12 kola ayrılmasında etken oldu.
EFZA: (Fars.). - Artmak, çogalmak. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
EGE: (Tür.) Ka. 1. Bir çocugu koruyan, islerine bakan ve her halinden sorumlu olan. 2. Yasça büyük, ulu.3. Sahip.
EGEMEN: (Tür.) Er. - Hakim, hüküm süren karsılıgı olarak kullanılan bu kelime, hem kök, hem de ekolarak yanlıstır. Türkçe'de ne "ege" kökü, ne de "man-men" seklinde isim yapım eki vardır.
EGENUR: (Tür.) Ka. - (bkz. Ege).
EGESEL: (Tür.) Er. - (bkz. Ege).
EGİLMEZ: (Tür.) Er. - Baskalarının baskısını ve üstünlügünü kabul etmeyen, bas egmeyen.
EGİN: (Tür.) Er. - sırt, arka.
EHAD: (Ar.). 1. Bir, tek. 2. İlk sayı. 3. Allah'ın isimlerinden, bir ve tek olan Allah. - İsim olarakkullanılmaz.
EHİL: (Ar.) Er. 1. Sahip, malik. 2. Becerikli, yetenekli. 3. Karı-kocadan her biri.
EHLİMEN: (Ar.) Er. - inançlı inanan kimse.
EHLİYET: (Ar.) Ka. 1. İse yarar halde bulunus, bir isi hakedebilecek durumda bulunus, selahiyet, yetki.2. Mahirlik, iktidar, liyakat, kabiliyet, kifayet, mensubiyet. 3.İktidar, kabiliyet ve liyakat vesikası.
EKABİR: (Ar.) Er. - Rütbece, görgü ve faziletçe büyük olanlar, devlet ricali.
EKBER: (Ar.) Er. - Daha büyük, çok büyük, en büyük, pek büyük, azam. -Allah'ın sıfatlanndandır.Kur'an-ı Kerim'de 23 yerde geçer. İsim olarak kullanılması iyi degildir. Hindistan'a hakim olan Türk hükümdarı.
EKİM: (Tür.) Ka. 1. Topraga ürün ekme isi. 2. Yılın onuncu ayı.
EKİN: (Tür.) Ka. 1. Ekilmis tahılın sürmüsü, tarlada bitmis tahıl. 2. - Kültür.
EKİNER: (Tür.) Er. - (bkz. Ekin).
EKMEL: (Ar.) Er. l. Daha, pek kamil, mükemmel ve kusursuz olan. 2. En uygun, en eksiksiz. 3. Ekmel-iEnbiya: Hz. Rasûlullah (s.a.s). 4. Dinin tamamlanması. Maide suresi ayet, 3.
EKMELEDDİN: (Ar.) Er. 1. Dinin en olgunu, en olgunlastırdıgı isim. 2. Dinin tamamı. - Türk dil kuralıaçısından "d/t" olarak kullanılır. - (bkz. Ekmelettin).
EKREM: (Ar.) Er. 1. Daha, en kerim. 2. Çok seref sahibi, pek cömert, çok eli açık. Ekremü'l-Ekremin:Cenab-ı Hak. (Alak suresi: 3 ).
ELA: (Ar.) Ka. - Sarıya çalan kestane rengi, göz rengi.
ELANUR: (Ar.) Ka. - (bkz. Ela).
ELBURZ: (Fars.). - 1. Kafkaslarda en yüksek dag. 2. Uzun boylu yakışıklı kimse. - Erkek ve kadın adıolarak kullanılır.
ELÇİ: (Tür.) Er. 1. Baska bir devlet nezdinde devletini temsil eden kisi. 2. Sefir. 3. Allah'ın gönderdiğirasul ve nebiler.
ELDEMİR: (Tür.) Er. - Demir gibi güçlü el.
ELFAZ: (Ar.) Er. - Sözler, sözcükler.
ELFİDA: (Ar.) Ka. - Feda etme, gözden çıkarma, verme.
ELFİYE: (Ar.) Ka. l- 1000 mısralık manzume. 2. Manzum risaleler.
ELGİN: (Tür.) Er. - Garip, yurdundan ayrılmıs.
ELHAN: (Ar.). - Nagmeler, ezgiler. -erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ELİF: (Ar.) Ka. 1. İslami alfabenin ilk harfi. Ebccd hesabında degeri birdir. 2. Musikide "la" notasınıifade için kullanılır. 3. Ülfet eden, dost, tanıdık. 4. Alısmıs, alıskın, alısık. - İki kelimeli isimler yapılabilir (Elif Beyza, Elif Nur v.s.).
ELİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Elif).
ELMAS: (Yun.i.) Ka. 1. Bilinen kıymetli tas. 2. Pek sevgili ve kıymetli. 3. Billurlasmıs saf ve seffafkarbon. 4. Ucunda sivri bir elmas parçası bulunan ve cam kesmekte kullanılan alet.
ELVAN: (Ar.) - Levnler, renkler, çok renkli, polikrom. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ELVİDA: (Ar.) - Allah'a ısmarladık. Allah'a emanet olun yollu ayrılık hitabı, (bkz. el-Firak, el-Veda). -Erkek ve kadın ismi olarak kullanılır.
ELYESA: (Ar.) Er. - Kur'an-ı Kerim'de adı geçen bir peygamber.
EMAN: (Ar.) Er. 1. Emniyet. 2. Himaye, masuniyet. Güvence. - Müslüman her ferde eman verebilir.
EMANET: (Ar.) Ka. 1. Emniyet edilen kimseye bırakılan sey, esya veya kimse. 2. Osmanlı devletindebazı devlet dairelerine verilen isim.
EMANETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın emaneti.
EMANULLAH: (Ar.) Er. 1. Allah'ın emaneti. Devletin tebası, halk, millet.
EMEK: (Tür.) Er. 1. Uzun, yorucu ve özenli çalısma. 2. Bir isin yapılması için harcanan beden ve kafagücü.
EMEL: (Ar.) Ka. 1. Ümit. 2. Siddetli arzu, hırs, tamah. 3. Uzun zamanda gerçeklesebilecek arzu. 4. İnsanömrünün yetmeyecegi hülyalar, kuruntular.
EMİN: (Ar.) Er. 1. Korkusuz kimse. 2. Emniyette olan. 3. İnanan, güvenen. 4. İnanılır, güvenilir. 5.Şüpheye düsmeyen, kati olarak bilen. 6. Emanet olarak idare edilen dairelerin bası. - 7. (Hz. Muhammed (s.a.s) ve Cebrail'in adı.
EMİR: (Ar.) Er. 1. Bir kavmin, bir şehrin bası. 2. Büyük bir hanedana mensup kimse. 3. Peygamberimizinsoyundan gelen. 4. Kumandan. 5. Abbasi devletinde başkomutan. 6. Osmanlı devletinde beylerbeyi ve Tanzimat'tan sonra sivil paşalığın ilk derecesi.
ENAM: (Ar.) Er. 1. Bütün mahlukat, yaratılmış her sey. 2. Halk, insanlar. Seyyidü'l-Enam: Halkın ulusuRasûlullah (s.a.s). 3. Kur'an-ı Kerim'in 6. Suresinin adı. 4.Bazı ayet ve duaları içeren dua kitabı.
ENBİYA: (Ar.) Er. - Peygamberler.
ENDER: (Ar.) Er. - çok az, çok seyrek, çok az bulunur, pek nadir.
ENER: (Tür.) Er. - En yiğit, en kahraman kisi.
ENERGİN: (Tür.) Er. - En olgun, çok olgun.
ENES: (Ar.) Er. 1. İnsan. 2. Enes b. Malik: (Basra 709). Rasûlullah (s.a.s)'den çok hadis nakledensahabelerdendir. Hicretten sonra annesi onu, 10 yaşındayken Rasûlullah (s.a.s)'ın hizmetine vermiştir. Rasûlullah (s.a.s)'ın vefatına kadar yanında kalmıştır. 97-107 yasına kadar yaşadıgı rivayet edilmektedir.
ENFA: (Ar.) - Çok yararlı, daha çok faydalı, (bkz. Nafi). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ENGİN: (Tür.) Er. 1. Ucu, bucagı görünmeyecek kadar çok genis. 2. Denizin kıyıdan çok uzaklarda
bulunan genis bölümü, açık deniz. 3. Deger ve fiyatı düsük olan. 4. Yüksekte olmayan, alçak yer.
ENGİNALP: (Tür.) Er. - Degerli yigit.
ENGİ A Y: (Tür.) Er. - (bkz. Engin).
ENGİNER: (Tür.) Er. - İyi, güzel, degerli insan.
ENGİNİZ: (Tür.) Er. - İz bırakacak kadar degerli insan.
ENGİNSOY: (Tür.) Er. - Genis soydan gelen.
ENGİNSU: (Tür.) Er. - Açık deniz.
ENGİNTALAY: (Tür.) Er. - Büyük deniz, okyanus.
ENGÜR: (Tür.) Er. 1. Çok gür. 2. Bereketli.
ENHAR: (Ar.) - Irmaklar, çaylar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Enhar. Kur'an-ı Kerim'decennetlerin altlarından akan ırmaklar.
ENİS: (Ar.) Er. 1. Dost arkadas. 2. Yar, sevgili.
ENİSE: (Ar.) Ka. - (bkz. Enis).
ENSAR: (Ar.) Er. 1. Yardımcılar, muavinler, müdafiler, koruyucular. 2. Medine'ye hicretle Mekkelimuhacirlere yardım eden, Medineli müslümanlara verilen ad. Kur'an-ı Kerim'de çok geçen kelimelerden birisidir.
ENSARULLAH: (Ar.) Er. - Allah yolunda Rasûlullah (s.a.s)'a yardım edenler.
ERENDİZ: (Tür.) Er. - Gezegenlerin en büyügü ve günese yakınlık bakımından besincisi Jüpiter.
ERENGÜÇ: (Tür.) Er. - (bkz. Eren).
ERENGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Eren). - Eren ve gül isimlerinden birlesik.
ERENÖZ: (Tür.) Er. - (bkz. Eren).
ERENSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Eren).
ERENSU: (Tür.) Er. - (bkz. Eren).
ERENTÜRK: (Tür.) Er. - Eren-türk.
ERER: (Tür.) Er. - Ulasır, kavusur.
ERETNA: (Tür.) Er. - XIV. yy. Orta Anadolu'da Sivas ve Kayseri'de beylik kuran bir zat. Aslen UygurTürkleri'nden olup Küçük Asya'da Anadolu Selçuklularına ait yerleri idarelerine almıs olan Ýlhanlıların emirlerinden biri. Adil yönelimi sayesinde halkın övgüsünü almıs ve kendisine "köse peygamber" lakabı verilmistir.
EREZ: (Ar.) Er. - Acıbadem agacı.
ERGALİP: (t.a.i.) Er. - Üstün, yenen kimse.
ERGAZİ: (t.a.i.) Er. - (bkz. Ergalip).
ERGE: (Tür.) Ka. - Sımarık, nazlı.
ERGENÇ: (Tür.) Er. - Genç erkek.
ERGENER: (Tür.) Er. - (bkz. Ergenç).
ERGİ: (Tür.) Er. - İyi, güzel bir seye erisme.
ERGİN: (Tür.) Er. 1. Olmus, yetismis, kemale ermis. 2. Haklarını kendi kullanmak için yasanın gösterdigiyasa gelmis olan kimse ( bkz. Resid).
ERGİNAY: (Tür.) Er. - (bkz. Ergin).
ERGİNCAN: (Tür.) Er. - Olgun ruhlu kimse.
ERGİNER: (Tür.) Er. - Olgun erkek.
ERGİNSOY: (Tür.) Er. - Olgun kisilerin soyundan gelen.
ERGİNTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Ergin).
ERGİNALP: (Tür.) Er. - (bkz. Ergin).
ERGÖK: (Tür.) Er. - (bkz. Ergin).
ERGÖKMEN: (Tür.) Er. - Mavi gözlü, sansın kimse.
ERGÖNÜL: (Tür.) Er. - Gönül eri, iyi insan.
ERGUN: (Fars.) Er. - Sert baslı, oynak ve hızlı giden at. Ergun Celaleddin Çelebi: Türk sufı. Mevlananınsoyundandır. Kütahya mevlevi hanesine de seyhlik yapmıstır.
ERGUNALP: (f.t.i.) Er. - Hızlı, çevik, yigit.
ERGUNER: (f.t.i.) Er. - Hızlı, çevik erkek.
ERGUVAN: (Fars.) Er. - Kırmızımtrak bir çiçek.
ERGÜÇ: (Tür.) Er. - Erkek gücü.
ERGÜDEN: (Tür.) Er. 1. Yigitlik eden erkek. 2. Sevk ve idare kabiliyeti olan, lider.
ERGÜDER: (Tür.) Er. - (bkz. Ergüden).
ERGÜL: (Tür.) - Nadide gül, tek gül. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ERGÜLEÇ: (Tür.) Er. - Güleryüzlü erkek.
ERGÜMEN: (Tür.) Er. - Amacına, istegine kavusan.
ERGÜN: (Tür.) Er. 1. Yumusak uysal kimse. 2. Sulu kar, sulu saf kar.
ERKAN: (Ar.) Er. 1. Bir toplulugun ileri gelenleri, büyükler, üstler. 2. General ya da amiral asamasındakiaskerler. 3. Yol, yöntem, adet, usûl. 4. Temel esaslar. Rükünler, direkler.
ERKAM: (Ar.) Er. - Rakamlar, sayılar, yazılar. Erkam b. Erkam: İlk müslüman olan sahabilerden birininadı. Peygamberimiz ve müslümanlar Mekke döneminde bir müddet çalısmalarını gizlice Erkam'ın evinden yürüttükleri için, evi İslâm tarihinde meshur olmus ve günümüze Daru'l-Erkam olarak ulasmıstır.