Hür Katip | Bilim Kültür Sanat Edebiyat

ÇOCUĞUMUZA NASIL İSİM KOYMALIYIZ?

DİNİMİZE UYGUN İSİMLER NELERDİR?

Allah’u Zülcelâl’in bu fani dünyada kullarına en büyük hediyelerinden biriside çocuklardır. Nikâhlı bir evliliğin meyvesi olan, güzel terbiye edilip helal lokma ile beslenilip büyütülen çocuklar anne ve babaların cenneti olur. Bu imtihan dünyasında, ilahi ahlak esaslarına göre yetiştirmek ve sorumluluklarımızı yerine getirmekle yükümlü olduğumuz konuların başında dünyaya gelen yavrularımıza güzel bir isim koymak, dini milli vecibeleri yerine getirmekle başlar.

İsim vermek. Yeni doğan çocuğuna güzel bir isim koymak, öncelikle babanın sonra annenin görevlerindendir. Konulan ismin, güzel bir mânâsının olması, İslâm inancına ve hükümlerine uygun olması gerekir. İslâm'da çocuğa genellikle doğduğu gece isim verildiği gibi, doğumunun üçüncü veya yedinci gününde ad konulmaktadır. Rasûlullah (s.a.v), oğlu İbrâhim dünyaya gelince: "Bu gece bir oğlum doğdu; ona atam İbrâhim'in adını verdim." buyurmuşlardır. Bu hadis, ismin ne zaman konacağı hususunda önemli bir delildir. (Ebû Dâvud, Cenâiz, 24) Ayrıca bir kimseye birden fazla isim verilebileceği de yine Rasûlullah (s.a.v) belirtilmiştir. (Buharî, Menâkıb, 17; Müslim, Fezâil, 124).

Anlamı İslâmî akîdeye uygun olmayan, dinin yasakladığı bir anlam taşıyan isimlerin çocuklara verilmesi uygun değildir. Hz. Peygamber (s.a.v) yeni Müslüman olanların şirk dönemindeki isimlerini değiştirmez, genellikle aynen bırakırdı. Ancak bu isimler arasında, mânâsı çirkin veya Allah'tan başkasına kulluğu ifâde edenler varsa, meselâ müşriklerin taptığı putlardan biri olan Uzzâ'nın kulu anlamındaki Abdüluzzâ, Kâ'be'nin kulu anlamındaki Abdülka'be ve benzeri isimleri genellikle, Allah'ın kulu mânâsında Abdullah veya Rahman'ın kulu mânâsında Abdurrahman gibi isimlerle değiştirirdi. Kesmek anlamına gelen Sarim ismindeki bir sahâbinin ismini de, mutlu anlamına gelen Saîd; Berre olan bir kadının adını Zeyneb olarak değiştirmiştir. (Buhârî, Edeb, 108; Ebû Dâvud, Edeb, 62; İbn Mâce, Edeb, 32) Ayrıca, Firavun ve Kârun gibi zulüm ve küfür önder ve sembolleri olan isimlerin verilmesi de İslâm'da yasaktır.

"Allah katında isimlerin en güzeli Abdullah ve Abdurrahman'dır." hadisi (Buhârî, Edeb, 105-106; Müslim, Âdab, 2; İbn Mâce, Edeb, 2; Tirmizî, Edeb, 64; İbn Hanbel, II, 24, 128) isim koyma hususunda İslâm'ın genel prensibini belirlemektedir. Çocuklarımıza vereceğimiz isimler, Allah'a kulluk ifâde eden, İslâmî gayelere ve insan haysiyetine uygun, çevremizdeki insanların genellikle hoşlanacakları, kulağa hoş gelen, İslâm büyüklerinden hâtıra kalan mânâsı güzel olan isimlerden herhangi biri olabilir. Daha önceden pek duyulmamış diye, yapmacık ifâdeler taşıyan, İslâm toplumunda hiç kullanılmayan uydurma ve Müslüman olmayanlara ait isimlerin çocuklarımıza ad olarak verilmesi doğru değildir. Çünkü Rasûlullah (s.a.v) "Kıyâmet gününde babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Bu bakımdan çocuklarınızın isimlerini güzel koyunuz." buyurmuştur. (Ebû Dâvud, Edeb, 61; İbn Hanbel, V, 194)

Bebeğinizin doğumundan sonra onun için en önemli şey ona nasıl hitap edeceğinizi belirleyen ve bir ömür boyunca herkes tarafından kullanılacak olan isimlerdir. Anne-baba adayları bebeklerinin olacağını öğrendikleri ilk günden itibaren ona ne isim vereceklerini düşünürler. Her anne baba bebeğine en güzeli en anlamlı, değişik, kulağa hoş gelen ismi koymak ister. Ancak anne babalar çoğu zaman bebeklerine vermek istedikleri, çok beğendikleri isimlerin anlamlarını ve hangi manaya geldiğini bilmezler. İslam âlimleri isim vermenin kültürel, sosyal ve dini açısından önemli bir konu olduğunu ifade ederler. Pek çok anne babanın Kur'an-ı Kerim'de geçen isimleri çocuklarına vermek isterler onun için Kur’an’da geçiyor diye her isim konmaz. Manası çok önemli olduğu gibi, ismi geçiyor diye, Firavun, Haman, Karun, Ebu Leheb v.s.konmaz.

İSMİN MANASI GÜZEL OLMALI

Konulacak ismin güzel bir manasının olması, İslam inancına ve hükümlerine uygun olması gerekir. Anlamı İslamî akideye uygun olmayan, dinin yasakladığı bir anlam taşıyan isimlerin çocuklara verilmesi uygun değildir. Hz. Peygamber (s.a.v) yeni Müslüman olanların şirk dönemindeki isimlerini değiştirmez, genellikle aynen bırakırdı. Ancak bu isimler arasında manası çirkin veya Allah’tan başkasına kulluğu ifade edenler varsa, mesela müşriklerin taptığı putlardan biri olan Uzza’nın kulu anlamındaki Abdüluzza ve benzeri isimleri genellikle, Allah’ın kulu manasında Abdullah veya Rahman’ın kulu manasında Abdurrahman gibi isimlerle değiştirirdi. “Allah katında isimlerin en güzeli Abdullah ve Abdurrahman’dır” hadisi (Buharî, Edeb) isim koyma hususunda İslam’ın genel prensibini belirlemektedir.

KÖTÜ İSİMLER BAZEN KADERE TEVAFUK EDER

Osmanlı’nın kuruluş dönemlerinde yaşamış olan büyük alim ve mutasavvıf İbn Melek konunun önemini şöyle anlatır: “Sünnet-i seniyyeye göre kişinin çocuğu ve sorumluluğu altındakiler için güzel isimleri tercih etmesi gerekmektedir. Zira kötü isimler bazen kadere tevafuk eder.” Ayrıca isim sahibi psikolojik olarak hayatını farkına varmadan, adının taşıdığı anlam doğrultusunda yönlendirebilir.

YENİ DOĞAN BİR ÇOCUĞA NASIL İSİM VERİLİR?

İslam’da çocuğa genellikle doğduğu gün veya gece isim verildiği gibi, doğumunun üçüncü veya yedinci gününde ad konulmaktadır. Rasulullah (s.a.v) oğlu İbrahim dünyaya gelince “Bu gece bir oğlum doğdu; ona ceddim İbrahim’in adını verdim.” buyurmuşlardır. (İbn Sad, et-Tabakatü’l-Kübrâ)

Dinimizde yeni doğan bir çocuğa aşağıda vereceğimiz hususların uygulanması müstehap olarak görülmüştür:

• Yeni doğan çocuğa süt vermeden evvel ağzına yumuşatılmış hurma gibi tatlı bir şeyler sürülür.

• Çocuğa doğunca veya doğumu müteakip yedinci günü adı konur.

• Çocuğun ismini ilmiyle âmil, ehli salih bir zata koydurmak iyidir. Ashab-ı kiram çocuklarına isimlerini Peygamber(s.a.v) Efendimiz’e verdirmeyi tercih etmişlerdir.

• Çocuk isim koyacak kişinin kucağına verilir. Kişi abdestli bir şekilde kıbleye döner, önce sağ kulağına ezan, sol kulağına ise kamet okur ve üç kere çocuğun sağ ve sol kulaklarına ismini tekrar eder.

• Çocuğa isim koyduktan sonra hayır duada bulunulmalıdır. Peygamber Efendimiz: “Ya Rabbi bu çocuğu hayırlı ve salihlerden eyle ve onun güzel bir şekilde yetişmesini sağla” diye dua etmiştir.

• Durumu iyi olanlar için Allah’ın vermiş olduğu çocuk nimetine karşı bir şükür olarak çocukların doğumlarının yedinci gününde kurban kesmek sünnettir. Bu kurbana akika kurbanı denilmektedir. Yine bu günler çocuğun başının tıraş edilip, çıkan saçın ağırlığınca veya takdiri bir ağırlık olarak altın alıp sadaka vermek müstehaptır.

İSMİN KUR’AN’DA GEÇMESİ ŞART MI?

Halkımız arasında çocuklara konacak isimlerin mutlaka Kur’an’da geçmesi gerektiği gibi yanlış bir inanış hâkim. Hadislerden de anlaşıldığına göre Efendimiz(s.a.v) evlatlarımıza güzel ve anlamlı isimler koymamızı tavsiye ediyor. Ancak bir ismin güzel olması için onun mutlaka Kur’an-ı Kerim’de olması gerekmez. Yüz binden fazla Ashab-ı kiramdan Hz.Zeyd(r.a) hariç, hiçbirinin ismi Kur’an-ı kerimde yoktur. Güzel isimler çoktur. Değişik isim olsun diye yahut en güzel isim olsun diye Kur’an-ı kerimde geçen her kelimeyi, sırf Kur’an-ı kerimde geçtiği için çocuğa isim olarak koymak, çok yanlış olur. Çünkü Kur’an-ı kerimde güzel isimlerin yanında kâfirlerin isimleri de vardır. En başta şeytan var, İblis var, Hannas vardır. Kâfirlerden Karun, Haman vardır. Peygamber(s.a.v) Efendimizin düşmanı Ebu Leheb’in ismi vardır. Bunları koymak doğru değildir.

Mesela günümüzde kız çocuklarına yaygınca verilen “Aleyna” diye bir isim var. Manasına bakılmaksızın, kulağa hoş geliyor, Kur’an’da da geçiyor diye bu ismi kız çocuklarına koyuyorlar. Halbuki “aleyna” kelimesi “bizim üzerimize olsun” anlamına gelen bir ifadedir. Kur’an’da geçiyor diye çocuklara bir mana ifade etmeyen böyle isimlerin verilmesi doğru değildir. Tabi bu ismin bir de yabancı dillerden, örneğin İbranice kız ismi olan “İlena”, İngilizce söylenişiyle, “Aleine” den alınma ihtimali de var. Çocuğa verilecek ismin onun hayat çizgisinde büyük bir önemi haiz olduğunu düşünerek, kendi dînî inancımıza, kültürümüze, örf, adet ve geleneklerimize uygun ve güzel bir anlamı olan isimler vermeye dikkat etmeliyiz.

Kur'an-ı kerimde geçiyor diye yıldırım, şimşek, gelmek, gitmek gibi kelimelerin arabisini isim olarak koyanlar oluyor. Bu kelimelerden en meşhurlarından biri Esra’dır. Esra, gece yürümek manasına gelir. Ünzile, indirildi, indirilmiş demektir. Böyle isimleri koymak caiz ise de, enbiyanın, ulemanın, evliyanın ismini tercih etmek elbette iyi olur.

Çocuklara koyduğumuz veya koyacağımız isimlerin anlamlarının, dinimize, örf ve âdetimize uygun olup olmadığını öğrenmek, uygun değilse, değiştirmek gerekir. Haklı sebeplerle adını veya soyadını değiştirmek isteyenler de çıkabilir. Böylece isimlerin anlamlarını bilmek faydalı olur.

Bu konuda yazılmış piyasada birkaç kitap vardır. Kimisi çok geniş. Ne kadar Arapça veya Farsça kelime varsa, isim olarak kitaba yazmışlar. Kimi de, çok basit yazıp, kelimenin gerekli bütün anlamlarını yazmamış. Hepsinin ortak yönü, mastar halindeki isimleri, mastar olarak tarif etmişler. Bir şey isim halini alınca, artık o mastarlıktan çıkar. Mesela Türkçede yanlış olarak, meşhur kelimesi yerine, (Falanca şöhret oldu) diyorlar. Bir çocuğa Şöhret ismi verilmişse, bunun anlamı (meşhur olmak) denmez. Burada Şöhret kelimesini meşhur, ünlü olarak bildirmek gerekir. Çünkü maksat budur.

Kelime isim olunca İslam, cihad kelimeleri de böyledir. Bu kelimeler isim olarak konmuşsa, artık, İslam’a, Müslüman olmak denmez. Müslüman olan diye tarif edilir. Cihad kelimesine de savaş, savaş etmek denmez. Allah için savaşan denir. Cihad kelimesinin biraz daha kuvvetlisi Câhid’dir. Bunun da daha kuvvetlisi Mücâhid’dir. İsim olarak konunca, artık, Cihad da, Câhid de, Mücâhid de, biri diğerinden daha kuvvetli olmak üzere, cihad eden anlamına gelir.

Bunun gibi, Hicabi, utanmakla ilgili demektir. Ama bu isim olarak kullanılınca, mahcup, utangaç, hayâlı, edepli, terbiyeli, perdeli, namuslu gibi anlamlara gelir.

Hulki, Ruhi, Sulhi kelimeleri de böyledir. Piyasadaki kitaplarda bu husus kiminde hiç dikkate alınmamış, kimi de çok az yer vermiştir.

Bir Müslüman Çocuğuna Nasıl İsim Koymalı?

İnsanın sıcak bir yuva kurmasının gayelerinden biri de çocuk sahibi olmaktır. Zira Hz. Peygamber’in (s.a.v) ifadesiyle çocuk, semeretü’l-kulûb (kalplerin meyvesi) ve kurretü’l-ayn’dır (gözün nuru). Onları helal kazançla beslemek, okutmak, terbiyeli ve ahlâklı yetiştirmek, zamanı gelince uygun bir eşle evlendirmek, onları sevmek, dua etmek, koruyup kollamak, iyi birer insan olmaları için gerektiği kadar ilgilenmek, anne-babaların başlıca vazifelerindendir. Bu görevler silsilesinin ilk basamağını onlara vereceğimiz isimler oluşturur.

Çocuk, bu dünyada imandan sonra verilmiş en güzel nimettir belki de! Neslin devamı, aile kurumunun en mükemmel sonucudur. Doğduğu andan vefatına kadar anne-babasının ona karşı görev ve sorumlulukları vardır. Aynı şekilde çocuğun da anne-babasına karşı görev ve sorumlulukları vardır. Efendimiz(s.a.v):(Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince evlendirmek, evladın babası üzerindeki haklarındandır.)Buyurur. [Ebu Nuaym]

Çocuğa İslam’a uygun isim vermek, çocuğun anne-baba üzerindeki sayılı haklarından birisidir. Peygamber(s.a.v)Efendimiz: Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel yapın.”Buyurur. (Ebu Davud, Edeb 69)

Yeni doğan çocuğa isim koymak, bir şahsa, sırtında hayatı boyunca taşıyacağı bir anlam etiketi yüklemektir. Yeni doğan çocuğa veya ihtida eden kimseye İslâmî geleneklere göre isim verilir. Varlıkların birer sembolü demek olan adların ilk defa Allah’u Teâlâ tarafından Hz. Âdem(a.s)’e öğretildiği (Bakara Suresi,33) bilinmektedir. İlk yaratılan şeyleri tesbite çalışan müfessirler, bu arada adı da söz konusu etmektedirler.

Çocuklara güzel isim koymalıdır!

Ezan ve kamet çocuğa yapılan ilk îman telkinidir. Çünkü ezanın mânâ ve muhtevâsında tekbir, tevhid, nübüvvet ve namaz gibi dinin esasları bulunmaktadır. Yeni doğan çocuğu, usûl olarak babası veya kim ismini verecekse sağ kulağı göğse gelecek şekilde kucağına alır. Normal sesle ezan okur. Sonra da ‘Yavrum, senin ismini Misal; (Abdullah)…(Ayşe) Koyduk. Allah sana bereket versin’ der. (Kıyamette, babanızın ismi ile beraber [Mesela Ali oğlu Emin, veya Ali kızı Emine diye] çağrılacaksınız. O halde isminiz güzel olsun!) [Ebu Davud]

Yeni doğan erkek ve kız bebekler için Kuran'da geçen ve tavsiye edilen güzel isimler çoktur. Mesela Peygamber isimleri, Resulullah efendimizin 400 kadar olan mübarek isimleri, Allah’u Teâlâ’nın Esmâ-i hüsnasından olup da, isim olarak koyması caiz olan Ali, Aziz, Macid, Mucib, Rafi, Reşid isimleri, Ashab-ı kiramın, âlimlerin ve evliyanın isimleri konabilir.

İSMİ KOYMADA KİM ÖNCELİKLİDİR?

İslam âlimleri ismi kimin koyacağı hususunda bazı tavsiye ve önerilerde bulunmuşlar ve öncelikle hak sahibi olanın baba olduğunu beyan etmişlerdir. Şayet baba ölmüş ise bu hakkı kullanma yetkisi annenindir. Çocuğa isim verme hakkını annenin kullanmasının en güzel örneği yetim olarak dünyaya gelmiş olan Sevgili Peygamberimiz’e (s.a.v) “Muhammed” adının annesi Amine Hatun tarafından verilmesidir.

Çocuğun ismini ilim ehli, salih bir zata koydurmalıdır! Ashab-ı kiram, çocuklarına isimlerini Peygamber(s.a.v) efendimize verdirmeyi tercih etmişlerdir. Çocuğa ad koyarken, çocuğun babası, dedesi veya en yaşlı, ilmi en çok olan, çocuğu kucağına alır, abdestli olarak kıbleye döner ve ayakta sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okur. İsmi üç kere tekrar etmek iyi olur. Bu arada çocuğun ağzına bir tatlı sürmek iyi olur.

Peygamber(s.a.v) efendimiz, Hz.Hasan(r.a) doğunca, kulağına ezan okumuştur. (Tirmizi, “Edâhî”, 16; Müsned, VI, 9, 391, 396). Ezan okuyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey üstüne koyarak kucağına alır. Çocuğu biri kucağına alıp, ezanı bir başkası da okuyabilir. Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:(Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okunursa, “Ümmü sıbyan” hastalığından korunmuş olur.) [Beyheki]

Çocuğa isim koyduktan sonra, salih bir evlat olması ve dine hizmet etmesi için, dua etmelidir. Peygamber(s.a.v) efendimiz, (Ya Rabbi, bu çocuğu hayırlı ve salihlerden eyle ve onu güzel bir şekilde yetişmesini sağla) diye dua etmiştir.

Böylece çocuğun kulağına ilk defa İslâm’ın şiarı olan kelime-i tevhid ile birlikte kendi adı söylenmiş olur. Bu konu fıkıh kitaplarının “akîka” bölümünde ele alınarak işlenmiştir.

Ebu Musel Eşari(r.a) hazretleri, (Çocuğumu doğduğu gün Resulullaha götürdüm, adını İbrahim verdi) dedi. Amr bin Şuayb’ın dedesi ise, (Resulullah, yeni doğan çocuğa yedinci günü isim verilmesini ve akika kesilmesini emretti) dedi. [Tirmizi]

Buhari’de “Eğer akika kesilmeyecekse, çocuk doğduğu vakit isim konur ve ağzına tatlı bulaştırılır” deniyor.

İslâmî eserlerde çocuğa ad koymanın zamanı üzerinde durulmuş ve bazı rivayetlerde doğumunun üçüncü, bazılarında ise yedinci günü ad koymak için en uygun zaman olarak gösterilmiştir. Bununla beraber Hz. Peygamber(s.a.v)’in Mâriye’den doğma oğlu İbrâhim için, “Bu gece bir oğlum doğdu, ona dedem İbrâhim’in adını verdim” (Ebû Dâvûd, “Cenâiz”, 24) dediği, dolayısıyla doğumun birinci günü ad koyduğu bilinmekte ve bu yöndeki rivayetler diğerlerine nisbetle daha sahih kabul edilmektedir.

İSLAM’DA ÇOCUĞA İSİM KOYMA HAKKI KİME AİTTİR?

Bir defa bile olsa sesi duyulduktan sonra ölen çocuğa ad konulacağına, yıkanıp kefenlendikten ve namazı kılındıktan sonra defnedileceğine dair Ebû Hanîfe’nin ictihadı ile ölü doğsa bile ona ad konup yıkanacağını belirten Ebû Yûsuf’un kanaati, çocuğa doğduğu gün ad konulmasının gerekli olduğunu göstermektedir. Ad koymak için hadislerde tavsiye edilen akîka kurbanı kesilecekse bunun doğumun yedinci gününe kadar tehir edilebileceği, böyle bir merasim yapılmayacaksa daha önce ad koymanın uygun olacağı belirtilmiştir.

İslâm’da çocuğa ad seçme ve ad koyma hakkı babaya aittir. Baba ölmüş veya hukukî tasarruflarda bulunmaktan menedilmişse bu hakkı anne kullanır. Doğumundan önce babasını kaybeden Hz. Peygamber(s.a.v)’in adı annesi tarafından Muhammed olarak seçilmiş ve bu ad dedesi tarafından konulmuştur. Çocuğa ad seçilirken gayet titiz davranılması gerektiğini belirten Hz. Peygamber(s.a.v), “Siz kıyamet gününde hem kendi adınızla, hem de babalarınızın adıyla çağırılacaksınız; bu sebeple kendinize güzel adlar koyun” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 61; Müsned, V, 194). İslâm hukukçuları bu nevi hadisleri dikkate alarak ad seçimi ile ilgili bazı hükümler tesbit etmişlerdir.

Övücü İsimler Koymak

İbni Âbidin hazretleri buyurdu ki:(Çocuğa Ali, Aziz gibi isimleri koymak caiz ise de, bu isimleri söylerken hürmet etmek gerekir.) [Redd-ül Muhtar]

Reşid, Emin gibi övücü isimler koymak caiz ise de koymamak iyi olur. Çünkü böyle isimleri söyleyerek, sahibine hakaret etmek, isme de hakaret olur. (Şir’a)

Kıyamette günahları, sevaplarından daha çok olan bir kimse, Cehenneme götürülürken, Allah’u Teâlâ, Cebrail aleyhisselama buyurur ki:- Ya Cebrail, buna sor, hayatında hiçbir âlimin sohbetinde bulundu mu?

Hz. Cebrail(a.s), o kimseye sorar. O da, (Ne yazık ki, hiçbir âlimle bir arada bulunmadım) der. Allah’u Teâlâ tekrar buyurur:- Ya Cebrail, buna sor ki, hiçbir âlimi ilminden dolayı sevdi mi?

Cebrail aleyhisselam, ona sorar. O da, (Hayır, sevdiğim bir âlim yoktu) der. Hak teâlâ buyurur:- Ya Cebrail, tesadüfen de olsa, bu bir âlimle yemek yemiş mi?

Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (Hayır hiçbir âlimle bir sofrada bulunmadım) der. Hak teâlâ buyurur ki:- Ya Cebrail, bu kulun ismi, bir âlimin ismine benziyor mu, bunu da sor!

Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (İsmim hiçbir âlimin ismine benzemez) der. Hak teâlâ buyurur ki: - Bunu Cennete götürün. O, âlimi seven birini severdi.) [El-Envâr]

Görüldüğü gibi, ismi bir âlimin ismine benzemek, hatta âlimi seveni sevmek bile insanın kurtuluşuna sebep olmaktadır. Elbette her şeyden önce mümin olmak şartı vardır. Mümin olmadıktan sonra, güzel ismin ve ibadetin kıymeti olmaz.

Çocuğa, doğunca veya doğumu müteakip yedinci günü adı konur. Doğduktan sonra hemen ölen çocuğa da ad konur. Yıkanır, cenaze namazı kılınır. Ölü doğan çocuklara isim vermek gerekmez. Fakat isim vererek defnetmek iyi olur.

Türkler’in İslâmiyet’i kabulünden önce, animist inançta olmalarının ve tabiatta bazı varlıklara tapınmalarının etkisi ile, başlangıçtaki Türk isimleri yırtıcı hayvan, kuş ve dış tesirlere dayanıklı maddelerden seçilmiş, çocuklara Bozkurt, Arslan, Şahin, Doğan, Timur (Demir), Kaya ve Gökhan gibi adlar verilmiştir. Bu adlar çocukluk ve gençlik dönemlerinde olmak üzere iki safhada verilirdi. Doğumun hemen ardından çocuğa ad verilmez, bir yaşına girdikten sonra, Türk âdetlerine göre büyük bir şölen (toy) yapılır ve bu şölene katılanların en yaşlısı tarafından ad konurdu. Gençlik çağında alınan adlar, gösterilen bir kahramanlıktan sonra, hazırlanan bir toy merasiminde ve ileri gelen şahsiyetler tarafından verilirdi. Bu durum Dede Korkut Kitabı’nda, “Bir oğlan baş kesmese kan dökmese ad komazlardı” diye anlatılmıştır (I, 118, 120). Yine burada belirtildiğine göre Bayındır Han’ın oğlu Boğaç, adını bir boğa öldürdükten sonra almıştır (I, 83).

İslâmiyet’ten önceki Araplar da, hayatın zorlukları ve özellikle düşman karşısında dayanıklı, güçlü ve cesur olması, düşmanın gönlüne korku salması arzu ve düşüncesiyle çocuklarına Galib, Zâlim, Mukatil (savaşçı), Esed, Leys (arslan), Zi’b (kurt), Hacer (taş), Sahr (kaya) gibi adlar koymuşlardır. Yine bu devrin Arapları’nda her ferdin, adından başka bir de ilk erkek çocuğuna bağlı olarak baba olduğunu belirten bir künyesi, o şahsın kimin veya kimlerin çocuğu olduğunu gösteren bir nesebi ile o kimsenin doğduğu ve yaşadığı yeri veya mezhebini ifade eden bir nisbesi, bazan da mesleğini açıklayarak şahsın daha iyi tanınmasını sağlayan bir de lakabı bulunmakta idi. Bunlardan başka, devlet ve ilim adamlarına sultan, imam, şeyh, hacı, hâfız gibi mansıplar (yüksek mevki, makam) verilmekteydi.

İsim Sahiplerine Şefaat

Her Peygamber, kendi isminden olanlara, her âlim ve evliya da, kendi isminden olanlara şefaat edecektir. Güzel ismin bu yönden de önemi vardır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:(Allah indinde en güzel olan isimler, Abdullah, Abdurrahmandır.) [Müslim]

(Üç oğlu olup da, birine adımı vermeyen, cahillik etmiş olur.) [Taberani]

(Allah’u Teâlâ buyurur ki: İsmi, Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi Habibimin isminden olan mümine azap etmekten haya ederim.) [R. Nasıhin]

(Bir evde bir, iki veya üç Muhammed olmasının zararı olmaz.) [İbni Sâd]

(Oğlunun adını Muhammed koyan, çocuğu ile Cennetlik olur.) [A. Rufai]

(Muhammed isimli çocuğa her yerde ikram edin, onu aşağılamayın.) [Hatib]

(Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu mahrum etmeyin! Onun bulunduğu bir evde, bir yerde bereket vardır.) [Deylemi]

İbni Abbas(r.a) hazretleri, (Kıyamette, “adı Muhammed olan müminler gelsin” denilir, hepsi Cennete götürülür) buyurmaktadır.

Ecdadımız, saygıda kusur olmasın diye Muhammed ismini “Mehmed” şeklinde kullanmıştır.

Hz. Talha(r.a), on çocuğunun her birine bir peygamber ismi koymuştu. Hz. Zübeyr(r.a)’in de on çocuğu vardı. O da hepsine şehit ismi vermişti. Hz. Talha(r.a), Hz. Zübeyr(r.a)’e, “Neden çocuklarına peygamber ismi değil de, şehit ismi verdin?” dedi. O da, “Çocuklarım peygamber olamayacağına göre, şehit olmalarını arzu ettiğim için” dedi.

İsmi kötü olan değiştirmelidir! Hadis-i şerifte, (Kötü ismi olan bunu güzel isme çevirsin) buyuruldu. (Berika)

MÜSTEHAP (BEĞENİLEN, TAVSİYE EDİLEN, SEVAP KAZANDIRAN) İSİMLER

Söyleniş ve mâna güzelliği taşıyan, Allah dostlarını hatırlatan adlardır. Peygamber (s.a.v)Efendimiz, Allah’a kulluğu ifade eden Abdullah ve Abdurrahman gibi isimlerin Cenâb-ı Hakk’ı memnun edeceğini söylemiş (Buhârî, “Edeb”, 105-106; Müslim, “Âdâb”, 2),

Çocuklara peygamber adlarının verilmesini tavsiye etmiş. (Buhârî, “Edeb”, 109; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 61) ve kendi adının da -künyesiyle birlikte olmamak şartıyla- alınabileceğini ifade etmiştir. (Müslim, Âdâb”, 1)

Onun bu tavsiyeleri Müslümanlar arasında bu nevi isimlerin geniş çapta yayılmasını sağlamıştır. Türkler Hz. Peygamber’e karşı duydukları derin hürmet ve sevgi sebebiyle, onun adını aynen almayı bir nevi saygısızlık kabul etmişler ve Muhammed adını Mehmed şeklinde söylemeyi uygun görmüşlerdir. Yine ona nisbet edilen Ahmed, Mahmud, Hâmid ve Mustafa adlarının Müslümanlar arasında çok yaygın olduğu bilinmektedir. Dinen yasak olan bazı isimler vardır ve bu isimleri vermek, câiz değildir.

MUBAH (HELAL) İSİMLER NELERDİR?

Haram ve mekruh sayılan adların dışında kalan isimler mubah sayılır. Cebrâil, Mîkâil gibi melek isimlerinin alınması mubah sayılmış, ancak İmam Mâlik’in bunu uygun görmediği rivayet edilmiştir. Allah’a mahsus isimlerden olmakla beraber kullarda da bulunması arzu edilen âdil, nâsır, cevad gibi vasıfların yalnız başına ad alarak alınması mubahtır. Milliyet bakımından Arap olmayan Müslüman kişilerin adları da İslâm inanç ve ahlâkına ters düşmedikçe değiştirilmemiştir. Selçuk, Alparslan gibi adlar bu kabildendir. Karahanlı Sultanı Satuk Buğra Han Müslüman olunca Abdülkerim, oğlu Baytaş da Mûsâ adını almışlardır. Bugün Müslümanlığı kabul eden herkes, kendisine Müslüman muamelesi yapılması isteği ve gayri Müslimlere benzememe düşüncesiyle adını değiştirmekte ve bir Müslüman adı almaktadır.

Hz. Peygamber’in birden fazla adının bulunduğunu bizzat belirtmesi (Buhârî, “Menâkıb”, 17; Müslim, “Fezâil”, 124, 125), bir kimsenin birden fazla adının olabileceğini göstermektedir.

HARAM İSİMLER NELERDİR?

Allah’tan başkasına kulluk mânası taşıyan isimleri ad olarak koymak haram sayılmıştır. İslâm’ın mukaddes saydığı şeylere kulluk mânası taşıyanlar da böyledir. Nitekim Hz. Peygamber, Abdülkâ‘be (Kâ‘be’nin kulu) adlı birinin ismini değiştirmiştir. Cenâb-ı Hakk’a mahsus olan isimlerin (ESMÂ-İ HÜSNÂ), “abd” kelimesiyle birlikte olmayarak insanlar için kullanılması, zâhirî mânada da olsa tevhid inancını zedeler mahiyette görüldüğünden tasvip edilmemiştir. Arap olmayan Müslümanların ve özellikle Türkler’in Raûf, Kadîr vb. isimleri kullanmaları, Abdürraûf, Abdülkadîr terkiplerini telaffuz etmenin güçlüğünden kaynaklanmış olmalıdır. Araplar’ın Abdullah yerine Abduh adını kullanmasına benzeyen bu isim kısaltması tevhid inancını zedeleyici bir mahiyet taşımaz.

Bu isimlerden bazıları şunlardır:

1. Allah Subhânehu ve Teâlâ'ya has olan isimleri vermek, haramdır. Örneğin el-Hâlık (yaratıcı), el-Kuddûs gibi... Ya da Allah Subhânehu ve Teâlâ'dan başkasına lâyık olmayan isimleri vermek. Örneğin Meliku'l-Mulûk (Mülklerin Hâkimi/Şahin şah) gibi...

Bu konuda âlimler arasında görüş birliği vardır. İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin-, Allah Teâlâ'ya has olan isimleri şöyle zikretmiştir: “Allah, er-Rahmân, el-Hakem, el-Ehad, es-Samed, el-Hâlık, er-Râzık, el-Cebbâr, el-Mutekebbir, el-Evvel, el-Âhir, el-Bâtın, Allâmu'l-Ğuyûb". (Tuhfetu'l-Mevdûd; s: 98).

Meliku'l-Mulûk (Mülklerin Hâkimi) gibi Allah Subhânehu ve Teâlâ'ya has olan isimleri vermenin haram olduğunu gösteren delillerden birisi şudur: Buhari ve Müslim'in, Ebu Hureyre(r.a)'den rivâyet ettiği hadiste -hadisin lafzı, Buhârî'dedir- Rasûlullah (s.a.v)şöyle buyurmuştur:"Kıyâmet günü Allah katında isimlerin en çirkini (en günah olanı/en yalancısı); bir kimsenin mülklerin sahibi diye adlandırılmasıdır." (Buhârî; hadis no: 2606).

Müslim'in rivâyet ettiği hadisin lafzı ise şöyledir:"Kıyâmet günü Allah'ın en çok buğzettiği kimse, O'na en çirkin gelen ve en şiddetlisi; (dünyada kendisini) mülklerin sahibi diye adlandıran kimsedir. Oysa Allah'tan başka melik/hâkim yoktur." (Müslim; hadis no: 2143).

Allah’u Teâlâ ile başkası arasında müşterek olan isimlere gelince, bu isimleri vermek, câizdir.Örneğin Alî, Latîf ve Bedii gibi...

el-Haskefî şöyle demiştir: “Bizim hakkımızda murad edilen (kastedilen), Allah’u Teâlâ'nın hakkında murad edilenden başkadır."

2. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den başkasına lâyık olmayan isimleri vermek, haramdır.Örneğin Seyyidu Veledi Âdem (Âdem oğlunun efendisi), Seyyidu'n-Nâs (İnsanların efendisi) ve Seyyidu'l-Kull (Herkesin efendisi) gibi...

Zirâ bu isimler -Hanbelîlerin de belirttikleri gibi-, ancak Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e lâyıktır.

3. Allah Subhânehu ve Teâlâ'dan başkasına kul (abd) kelimesini izâfe ederek isim vermek, haramdır.Örneğin Abdul-Uzza (Uzza'nın kulu), Abdul-Kâbe (Kâbe'nin kulu), Abdu'd-Dâr (Evin kulu), Abdu Ali (Ali'nin kulu), Abdu'l-Huseyn (Hüseyin'in kulu), Abdu'l-Mesîh (Mesih'in kulu) veya Abdu Fulân (Falancanın kulu) gibi...(İbn-i Âbidîn Hâşiyesi; c: 5, s: 268. Muğnî'l-Muhtac; c: 4, s: 295. Tuhfetu'l-Muhtac; c: 10, s: 373. Keşşâfu'l-Kınâ'; c: 3, s: 27. Tuhfetu'l-Mevdûd; s: 90).

Allah Subhânehu ve Teâlâ'dan başkasına abd kelimesini izâfe etmenin haram olduğunu gösteren delil şudur: İbn-i Ebî Şeybe'nin, Yezîd b. el-Mikdâm b. Şureyh, o babasından, o dedesi Hâni b. Yezîd'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiğine göre o şöyle demiştir: “Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in huzuruna bir topluluk geldi.

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, onlardan birisinin kendilerinden birisine: Abdul-Hacer (Taşın kulu) diye isimlendirdiklerini (çağırdıklarını) işitti. Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona şöyle buyurdu:- Senin adın nedir?

Adam:-Abdul-Hacer, diye cevap verdi.

Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona şöyle buyurdu:- Sen, ancak Abdullah'sın (Allah'ın kulusun)." (el-Mevsûatu'l-Fıkhiyye; c: 11, s: 335).

4. Allah’u Teâlâ'nın dışında ibâdet edilen putların isimlerini vermek, haramdır.

5. İblis ve Hınzeb gibi şeytanların isimlerini vermek, haramdır.

Nitekim bu isim verilen kimsenin isminin değiştirilmesi konusunda Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetinde bazı hadisler gelmiştir.

MEKRUH ADLAR – İSİMLER

İslam âlimleri, dinen mekruh sayılan (Müslümanlıkta, dince yasaklanmamış olmakla birlikte yapılmaması istenen) isimler olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu isimlere örnek olarak; - Resul, Nebi, Cebrail, Azrail, Mikail ve İsrafil isimleri gösterilir; bu isimlerin konulmaması önerilir.

- Samet - Samed; Allah'ın 99 isminden birisi olan Samed (Samet) isminin anlamı hiç kimseye muhtaç olmayan demektir. Yalnızca Allah'a mahsus olan bu sıfatın bebeğe konulmasının uygun olmadığı belirtilir.

- Julide; Julide ismi Farsça ‘da dağınık anlamına gelmektedir.

- İrem; Cennet bahçesi olarak bilinen İrem isminin gerçekte, Allah'ın gazabına uğrayan sahte cennet olduğu ifade edilir.

- Bade; İçki anlamına gelmektedir.

- Alara, Rosa, İlayda; isimlerinin gayri Müslim isimler olması dolayısıyla dinen bebeklere verilmesi uygun görülmemektedir.

Bunun dışında anlamları kötü olan anlamsız şeylerin bebeklere isim olarak verilmesi de uygun görülmemektedir.

Mekruh olan isimlere gelince, bu isimleri şöyle sınıflandırmak mümkündür:

1. Anlam ve lafızları veya ikisinden birisi, kalplerin nefret ettiği isimleri vermek, mekruhtur. Çünkü bunlar, -güzel isimler seçmeyi emreden Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine aykırı olmasını bir tarafa bırakın, sahipleriyle alay edilmesine yol açar, onları mahçup duruma düşürür ve hayatlarını etkiler.

2. Şehevî duyguları çağrıştıran isimleri vermek, mekruhtur. Kız çocuklarının isimlerinde buna çokça rastlanmaktadır. Örneğin Fâtin (etkileyici/büyüleyici/tatlı) ve Miğnâc (cilveli, flört eden) gibi...

3. Fâsık ve fâcir artistlerin, sanatçıların, çalgıcıların ve boş faydasız oyunlarla tiyatro sahnelerinde oynayan tiyatrocuların isimlerini bilerek vermek.

Îmân izzetinden soyutlanmış bazı nefislerin alametlerinden birisi de, bu kimselerin, sahnede soyunmuş kadınları gördüklerinde çocuklarına hemen onların isimlerini vermeleridir. Günümüzde nüfus idâresinde, yeni doğan çocukların kayıtlarını gören kimse, söylediklerimizin doğru olduğunu görecektir. Bu durumu yalnızca Allah'a şikâyet ederiz.

4. Günah ve masiyet anlamları ifâde eden isimler vermek, mekruhtur.

5. Firavunların ve diktatörlerin isimlerini vermek, mekruhtur.

6. Kâfirlere has olan yabancı isimleri vermek, mekruhtur.

Dîni ile mutmain olan bir Müslüman, bu isimlerden uzak durur, onlardan kaçar ve bu isimlerin etrafında dolaşıp durmaz. Zamanımızda bu isimlerin fitnesi, büyük olmuştur. Avrupa ve Amerika'dan bir kâfirin ismi alınır hâle gelmiştir. İşte bu, günahın en şiddetlisi ve zilletin en büyük sebeplerindendir. Kâfirleri, onların isimlerini vererek taklit etmek, bir hevâ ve hevese tâbi olmaktan ve akılsızca hareket etmekten ibâret bir davranış için ise, bu büyük bir günahtır. Yok, eğer kâfirlerin isimleri, Müslümanların isimlerinden daha üstün olduğu inancına sahip ise, bu takdirde bu kimse, îmânın temelini sarsan büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Her iki durumda derhal tövbe etmesi gerekir. Bu isimleri değiştirmek, onlardan tövbe etmenin bir şartıdır.

Günümüzde bazı Müslümanlar, kız çocuklarına Linda (Lynda), Nansi (Nancy) ve Diyana (Diana) isimlerini vermektedirler. Bu isimleri Müslüman çocuğuna koyması caiz değildir.

7. Tiksindirici ve iğrenç sıfatlarla bilinen hayvanların isimlerini vermek, mekruhtur. Örneğin köpek, eşek, teke ve buna benzer isimler gibi...

8. Her türlü isim, mastar veya sıfatı, dîn ve İslâm lafızlarına izâfe ederek vermek, mekruhtur. Çünkü bu, isim verilen kimseyi tezkiye etmek demektir.

Örneğin Nuriddin (Nureddin: İslâm'ın nuru), Ziyâuddin (Ziyâeddin: Dînin ışığı), Seyfulislâm (İslâm'ın kılıcı) ve Nurulislâm (İslâmın nuru) gibi...

Kendisine bu isimler verilen kişiler, büyüdüklerinde isimlerinin tam tersi olabilirler. Böylelikle Müslümanların başlarına belâ olurlar. Nitekim İslâm düşmanı olduğu halde ismi Nâsıruddin olan nice kimseler vardır. Din ve İslâm lafzının konumunun büyüklüğü sebebiyle bunlara izâfe edilerek verilen isimler, içi yalan olan boş bir iddiâdır. Bunun içindir ki bazı âlimler, bu isimleri vermenin haram olduğunu belirtmişlerdir. Fakat âlimlerin çoğunluğu mekruhtur, demişlerdir. Çünkü bu isimlerden kimisi, verilmesi câiz olmayan gerçek dışı anlamlar içeren isimleri çağrıştırmaktadır.

Bu isimlerden kimisi iki yönden yasak olabilir. Örneğin Şihâbuddin (Şihâbeddin: Dînin ateşi), Şihâb: Ateşten bir şuledir. Üstelik bu şule, dîn kelimesine izâfe edilmiş!

Günümüzde durum öyle bir hale gelmiştir ki bazı kimseler, Zehebuddîn (Dînin altını), Elmasuddîn (Dînin elması) isimlerini vermişlerdir.

Hatta bazı kimseler, Cehennem, Rek'ateyn (İki rekât), Sâcid (Secde eden), Râki' (Rükû eden) ve Zâkir (Zikreden) isimlerini vermişlerdir.

İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- kendisine "Muhyiddîn: Dîni ihyâ eden" lakabı verilmesini çirkin görürdü.

9. Bazı âlimler, meleklerin isimlerini vermeyi mekruh görmüşlerdir. Meleklerin isimlerini kadınlara vermeye gelince, bu haramdır. Çünkü bu olayda, meleklerin, Allah'ın kızları olduğuna inanan müşriklere benzeme vardır. Allah’u Teâlâ müşriklerin söylediklerinden münezzehtir.

10. Bazı âlimler, Kur'an-ı Kerim sûrelerinin isimlerini vermeyi mekruh görmüşlerdir. Örneğin Tâhâ, Yâsîn ve Hâmîm gibi...

11. Tezkiye anlamı ifâde eden isimleri vermek, mekruhtur. Örneğin Berra, Takiyy ve Âbid gibi...

Bu konuda daha detaylı bilgi için İbn-i Kayyim'in "Tuhfetul-Mevdûd" adlı kitabı ile Bekr Ebu Zeyd'in "Tuhfetul-Mevlûd" adlı kitabına bakılabilir.

Kötü Anlamlı veya Anlamı Yanlış Bilinen İsimler

Bebeklerine Kur'an-ı Kerim'de geçen isimlerden koymak isteyen anne babalar, bazen çocuklarına verecekleri isimlerin ne anlama geldiğini bilmezler ya da yanlış bilirler. Uzmanlar ailelerin bebeklerine verecekleri kötü anlamlı isimlerin olumsuz etkilerine maruz kalmamaları için kız ya da erkek bebeğe ad koyarken çok dikkatli olmaları gerektiğinin altını çizerler. İşte kötü anlama ya da anlamı yanlış bilinen isimlerden birkaçı...

- Aleyna; ismi her ne kadar Kur’an-ı Kerim'de geçse de İslam âlimleri tarafından anlamı olmayan bir isim olarak tabir edilir. Aleyna isminin anlamı olarak; "bize ait olan, bizim üzerimize anlamına geldiği belirtilmektedir. Aleyna’nın geçtiği ayet: İnne aleynâ lel hudâ şeklindedir ve Türkçe ’de anlamı: "Şüphesiz, bize ait olan, yol göstermektir." olduğu belirtilir. Aleyna’nın internette yer alan manaları ise "esenlik, Allah’ın iyi kulları" dır. Mesela Kur’an’da Aleyna kelimesi, “Vema Aleyna illel'belağ” (bizim üzerimize, tebliğden başka bir görev yoktur.) Âyetinde “üzerimize” anlamında kullanılıyor. Aleyna’yı cümle içindeki yerinden çekip birine isim olarak verdiğinizde, çocuğunuzun adının manası “üzeri, üzerine” oluyor ki bu da bir anlam taşımayan niteliksiz bir isim halini alıyor.

- Asiye isminin Anlamı; Asiye başka, Âsıye başkadır. Asi, uygun, elverişli demektir. Âsi, isyan eden demektir. İslam harfleriyle yazılışları da farklıdır. Asiye, Firavun'un hanımı olan Hazret-i Asiye'nin ismidir. Uygun, elverişli anlamına geldiği gibi direk, hüzünlü kadın anlamına da gelir. Âsıye ise, isyan eden anlamındadır. Bu bakımdan Asiye ismini değiştirmek gerekmez.

- Belinay; Belinay ismi de İslam Âlimleri tarafından konulması uygun olmadığı belirtilen isimlerden birisi olarak ifade edilir. İnternette pek çok sitede "Peygamber Çiçeği" anlamında yer alan Belinay isminin hem "Peygamber Çiçeği" anlamına gelmediği hem de Kuran-ı-Kerim’de yer almayan kız bebek isimleri arasında yer aldığı söylenir. Eski bir kelime olduğu belirtilen Belinay isminin bilinen anlamı yerine; ‘belinmek’, ‘bölünmek’ anlamına geldiği, bu nedenle Belinay da ‘belinen ay, bölünen ay, ay gibi belin, ay gibi bölün’ anlamları taşıdığı ifade edilir.

Kezban, Farisi Kedbanudan gelmiştir. Ev kadını veya vekilharç kadın demektir. Vekilharç ise, bir sarayın, alışveriş işlerini yapan kimse demektir. Her ne kadar Arabide yalancı manasına gelirse de, Farsçadan geldiği için değiştirilmesi gerekmez.

Kâfir ismi koymaktan da kaçınmalıdır! İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Bir Müslümanın, bir kâfir ismini almaktan, korkunç aslanlardan kaçmaktan daha çok kaçması gerekir. Bu isimler ve onların sahipleri, Allah’u Teâlâ’nın düşmanlarıdır. Hadis-i şerifte, (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçınız) buyuruldu. Dinsizlik alameti olan ve bu zannı uyandıran isimleri koymaktan kaçınmak gerekir.

Konmasında Sakınca Olabilecek İsimler

- Ecrin; son yıllarda oldukça popüler olan kız bebek isimleri arasında olan Ecrin isminin anlamının çoğu yerde ‘Allah’ın hediyesi’ olarak geçtiği belirtilir. Fakat Ecrin’in isminin gerçek anlamının ‘Allah’ın hediyesi’ değildir. Kökeni Arapça olan ‘ecr’ kelimesinden türeyerek Ecr ‘ücur, ücret’ anlamına geldiği belirtilir.

- Eflal; internette "Cennetteki bir meyve ağacı" olarak yazan Eflal isminin anlamının kesinlikle yanlış olduğu. Eflal isminin "Yara, zarar, bozukluk" anlamına geldiği belirtilir.

- Eflin; "Cennet kapısı" anlamına geldiği yazılan Eflin ismi gerçekte Farsça Efl ‘Gurub etmek, batmak’ anlamında olduğu belirtilir.

- Efnan; anlamı ‘Cennetteki güzel gözlü kız’ olarak belirtilen Efnan isminin gerçekte olan anlamının Arapça bir kelime olan Afnan’ın Türkçe karşılığı olduğu ifade edilir. Buna göre, Efnan’ın (Afnan’ın) gerçek anlamı ‘ince dallar, çeşitler ve şubelerdir.

- Efra; İşi gücü olmayan adam. Boş dolaşan kişi, başının saçı tamam olan kimse, Kuruntulu, vesveseli adam olarak tanımlanır. Efra'nın bilinenin aksine Alper Tunga’nın lakabı değil, Efrasiyap Alper Tunga’nın lakabı olduğu belirtilir.

- Efsa; Cennet ırmağı manasına geldiği ifade edilen Efsa isminin anlamının bu olmadığı, Cennete dört ırmağın olduğu bunların isimlerinin ise, Tesnim, Selsebil, Kevser ve Kâfur olduğu belirtilir. Efsa isminin Farsça olan afsūn kelimesinden geldiği, Afsūn'un Türkçemize Efsun olarak geçtiği ve ‘sihir, büyü, hile, hileci, büyücü, sihirbaz ’ anlamları taşıdığı belirtilir.

- Efsun; Sihir, büyü, üfürük, Sihirbazların tuzağı, Hile ile yapılan kötü işler anlamına geldiği ve Efsun'un İslamiyet’çe men ’edilmiş ve büyük günahlardan sayıldığı şeylerden birisi olduğu belirtilir.

- Elvin; isminin anlamı renkler, gökkuşağının renkleri, rengârenk, renkli anlamına geldiği, Elvin isminin internette geçen anlamının Cennet çiceği olduğu ve bu anlamın doğru olmadığı belirtilir.

- Ikra; ‘Oku’ diye emretmek, selam göndermek, kiraya vermek anlamına gelir.

- Lara; Latin mitojisinde adı geçen ölüm perisidir. Sır tutamadığı için dili kesilmiştir.

- Kayra; isminin eski Türk mitolojisinde ‘tanrı’ anlamına geldiği ifade edilir. Allah’tan başka ilah olmadığı için çocuğa tanrı ismi konulmaması gerektiği belirtilir.

- Merza; Anlamı ‘Meleklerin Kraliçesi’dir. Fakat Merza ‘mariz’ kelimesinden gelir ve ‘hastalıklar, illetler, hastalar’ anlamına gelir!

- Minel; ‘Cennetteki inci tanesi anlamında kullanılan Minel isminin manasının tamamen uydurulmuş olduğu aslında Kuran-i Kerim’de geçmesine rağmen tek başına hiç bir ifade etmediği ifade edilir.

- Nilda; son dönemlerde uzmanların hakkında en çok soru aldığı isimlerden birisi olarak belirtilen Nilda isminin anlamı internette bazı sitelerde ‘Cennet kapısındaki meleklerden birinin adı’ olarak belirtilmesine rağmen, Nilda isminin İspanyol/İtalyan kökenli bir isim olduğu ve ‘savaşa hazır olan kadın, kadın asker’ gibi anlamları taşıdığı belirtilir.

- Nira; İbranice bir isim ve ‘dokuma tezgâhı’ anlamına geldiği belirtilir. İnternette ancak rüyada karşılaşılabilen nadide güzel olduğu ama bunun yanlış olduğu söylenir.

- Sanem; Kâfirlerin, önünde ibadet ettikleri heykel, put, Çok güzel olan anlamına gelmektedir. Sanem ismi de Dinen caiz olmayan isimler arasında yer alır.

- Selcen; İnternette ‘Cennetteki kuş ve çiçek ismi’ olarak geçen Selcen isminin gerçek anlamının fakat bu anlamının ‘ruhu güçlü, kuvvetli olan’ olduğu belirtilir.

- Sidelya; Cennette açan çiçek anlamına geldiği belirtilen ismin, Kuran’da geçmeyen bir isim olduğu ve Latince kökenli ‘yıldız çiçeği’ anlamına geldiği belirtilir.

- Sude; Ezilmiş, dövülmüş, sürülmüş, Terleyen, Boyalı, sürmeli anlamına gelmektedir.

- Suden;‘Peygamber efendimizin Cennetteki en çok sevdiği ağaç’ olduğu belirtilen Suden isminin bu anlama gelmediği ve Kuran’da ‘başıboş, sorumsuz’ anlamında geçtiği ifade ediliyor.

- Talya; doğrusu Thalia olan ismin manası, Yunan mitolojisinde bir tanrıçadır. Talya'nın hem başka bir dinin tanrıçası olmasından dolayı hem de Allah’ın tek olduğunu inkâr ettiği için, İslam’a uygun olmayan bir isim olarak nitelendirilir. (Talya Talia ismiyle ayni anlama gelmez)

- Tuana; ismin anlamının ‘Cennet bahçesine düşen ilk yağmur damlası’ olarak sanıldığı, fakat Tuana isminin Arapça kökenli bir isim olmadığı için Kuran’da geçmediği ve cennet ile ilgili herhangi bir anlam taşıyamadığı ifade edilir.

Peygamber Efendimizin Koyulmasını Yasakladığı İsimler Nelerdir?

- Sanem: (Senem) ; Put, çok güzel kadın anlamına gelmektedir. Peygamberimizin yasaklamış olduğu isimlerdendir.

- Samed: Yüce Allah'ın 99 isimleri tek başına isim olarak kullanılmasını yasaklamıştır. Samed yerine Abdussamed seklinde kullanılabilir yalnızca (Abdulkerim, Abdulkadir, Abdurrahim vs)

- Süveyda: Kalbin ortasında var kabul edilen siyah nokta. Tohumun ortasında bulunan tanecik, Kalpteki gizli günah, anlamları taşımasından dolayı isim olarak kullanılmasının uygun olmadığı belirtilir.

Peygamberimiz(s.a.v) anlamı güzel olmayan, cehennemi çağrıştıran bazı isimleri de çocuklar konmasını yasakladığı rivayet edilir. Bu isimler;

- Alev: Cehennemi çağrıştıran bu ve benzeri isimleri de yasaklamıştır. Örneğin; ateş, kırmızı, sarı, alev

- Abdulese; Arslan’ın kulu, Peygamberimizin yasakladığı bir isimdir.

- Kezban; Yalancı

PEYGAMBERİMİZ KÖTÜ MANAYA GELEN İSİMLERİ DEĞİŞTİRİRDİ
Hz. Peygamber, putperestliği andıran ve İslâm âdâbına uymayan adların değiştirilmesini tavsiye etmiş, kendisi de “isyankâr” anlamına gelen Âsıye (عاصية) adındaki bir kızın ismini Cemîle, “elem, keder” anlamına gelen Hazn adlı bir sahâbînin adını da Münzir olarak değiştirmiştir. Peygamber’in hanımlarından olan Zeyneb’in ve ayrıca Ümmü Seleme’nin kızı Zeyneb’in adları Berre idi. Resûlullah “cömert, dürüst, itaatkâr” demek olan bu ismin bir insanın kendini tezkiyesi anlamına geldiğini söyleyerek onlara Zeyneb adını vermiştir. Ayrıca Firavun, Karûn gibi zalimlerin adlarını almayı da menetmiştir. Tâhâ, Yâsin gibi bazı sûrelerin başında bulunan harfleri isim olarak kullanmak da hoş karşılanmamıştır.
Hz. Peygamber’in bazı isimleri umulan iyiliklere işaret sayması sebebiyle olmalıdır ki Türk toplumunda çocuğu yaşamayan bazı aileler son doğan çocuklarına Yaşar, Dursun, çok çocuğu olanlar sonuncusuna Yeter, Songül, yalnız kız çocuklarına sahip olanlar da Döndü, Döne gibi adlar koyarak tefe’ül etmişler ve bu mânaların çocuklarında gerçekleşmesini arzulamışlardır. Bunda herhangi bir mahzur görülmemiştir.
Bir Hadis-i şerif"inde "Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel yapın." (Ebu Davud, Edeb 69) buyuran Peygamberimiz(s.a.v), çocuklara isim koyma konusunda çok titiz davranırdı. Bununla birlikte Rasulullah (s.a.v) sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenirdi.


 Öne Çıkanlar

 

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi