Hür Katip | Bilim Kültür Sanat Edebiyat


BİTMEYEN ÇİLEMİZ TOPLUMSAL İKİLEM


İkileştirilme tarihimiz boyunca hep olmuş, birlikteliğimizi ve refahımızı çekemeyen kesimler aramıza fitne sokarak bizi hep kutuplara ayırmışlardır. Şuan bize: küresel dünya herkes iç içe dense de halen bu oyunlar etkili bir biçimde halen uygulanmaktadır. Sonuçları trajik olan bu planlar, kötülük ve fitne misyonlu insanlar için  vazgeçilmez bir yol olmaktadır.

İnancımızda herkes bizim kardeşimiz olmaktadır. Ayrılıktan söz etmek mümkün değildir. Yunus Emre: “Gelin Tanış Olalım, İşi Kolay Kılalım. Sevelim Sevilelim Dünya Kimseye Kalmaz”, Mevlana: “Gel Ne Olursan Ol Yine Gel…” diyerek bizi düşülecek bu karanlıkta aydınlatacak söylemlerde bulunmuşlardır. Bu sözlerinden de anlaşılacağı gibi o zamanlarda yaşamış bu aydınlarımız benzer sıkıntıları yaşamış ve insanlara nasihat olacak sözler miras bırakmıştır.

Toplumsal farklılıklar her zaman olmuştur. Yüce Allah’ta “Biz Sizi Kabileler Halinde Yarattık” diyerek bunu bize anlatmıştır. Yaradılışımızdan gelen bu farklılık bizi sosyal yaşam konusunda zorlamıştır. Sosyal olmayan insanlarda bu sıkıntıyı hep yaşamışlardır. Karşı tarafa oluşan ön yargılar sosyal olunmadığı için hep içimizde bilinmez olarak kalmıştır. 

Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Laz, Çerkez farklılıklarımızdan olup, bizi aynı toprak üzerinde ortak yaşam sürdüğümüz Türk Milletini oluşturmuştur. Düşünce ve yaşam tarzında farklı olsak da herkesin kökeni bir yere Allah’a ulaşmaktadır. Kullarından istedikleri ortak şeyler olduğuna göre biz neden ortak düşünmeyelim. Aslında çok basit olan bu mantık yeterli değeri görmediği için ufak bir fitnede kolayca bozulmaktadır.

Şunu unutmayalım ki; ne zaman toplumsal barış elde edilse birileri yanlış bilgilerle bizi birbirimize düşürmüştür. Siz bunu fark ettiğinizde bilin ki iyi yoldasınız ve karşınızdakinin hatasını bulmak yerine, bu hataları örtmeniz ya da düzeltmeniz art niyetli bu insanların oyunlarını bozacaktır. 

Bu yolda en büyük sıkıntı bilgisizliktir. Nerden geldiğini ne olduğunu bilmeyen insanlarımız başkalarının kendilerine uydurduğu kılıfa bürünerek gaflet ve dalaletle iç içe kalmışlardır. Bilmeyenin bildiği duyduğundan, gördüğünden ibarettir aklı ile birileri hep bir şeyler anlatmış ve göstermişlerdir. Onların doğruları ile de bizden olan insanların doğruları çakışınca istedikleri şey kutuplaşma ortaya çıkmıştır.

Kendinizi bir sınıf içinde görmek yerine toplumun bir parçası olarak görmek eşitlik ve hak konusunda daha bilinçli bireyler oluşmasında faydalı olacaktır. Tüm Türkiye vatandaşlarının da aynı düşünce ile birbirlerine yaklaşarak “Yaradılanı Severim, Yaradandan Ötürü” bilinci ile yaşamalarını isterim.

Sanmayın ki sadece bizim milletimizde olan şeyler bunlar. Dünyanın her yerinde toplumsal ikilem yaşanılmaktadır. Beyaz, zenci, Katolik, Protestan, Ortadoks, Asil, Yerli vb. Bu milletlerde aynı sıkıntıyı yaşamakta güçlü kesimin baskılarına boyun eğmektedirler. Kökü aynı yere uzansa da düşünce farklılıkları, onları diğerlerinden ayıran bir girdaba dönüşmüştür.

Bölünmüşlüğün çare değil, bilinmez bir son olduğunu bilmeliyiz. Birbirimize sıkıca tutunarak, her kesimden insanımızla bu topraklarda birlikteliğin ve huzurun bakiliğini sürdürmeliyiz. Sağlamalıyız ki bizden sonraki neslimiz bu sıkıntıyı çekmesin. Kim ister ki evladının  birlikte yaşamak yerine ayrı dünyalarda olmasını.

Osmanlı da dünyayı böyle yönetmedi mi? Ve maalesef benzer şeylerle bölündü ve parçalandı. Tarihimizin bilinci ile aynı oyunlara gelmeyeceğimizi düşünürsek, ikinci bir Osmanlı, daha güçlü, daha kudretli ve daha inançlı, neden küllerinden yeniden doğmasın ? Bu cevher damarlarımızdaki asil kanda mevcut değil midir?

 Öne Çıkanlar

 

Benzer Sayfalar



Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi