Hür Katip | Bilim Kültür Sanat Edebiyat


BİLİNÇALTINDA ALKOL SİGARA VE SAPKINLIK


Günümüz toplumlarını etkileyen en büyük tehlike subliminal yani bilinçaltı yaptırımlar. Yer yer bir takım şeylerle kamufle edilerek bazen de açık açığa uygulanan bu teknikle kişi yanlış olan kendine zarar verecek şeylere meyil etmektedir. Maalesef büyük oranda da başarılı olmaktadır. Aslında tehlikenin farkındayız. Sadece kendimize çok güveniyoruz. Bundan bir şey olmaz, sadece benim yapmamla mı bitecek diyerek sadece kendimizi kandırıyoruz. Aslına bakarsanız bizim ki danışıklı dövüş. Sen bana zarar ver ben arada bir yakınırım yeter olayı. Şeytanın vesvesesi açık açığa bu olsa gerek. Etrafımızda sürekli yanlış, yapılmaması gereken şeyler tekrarlanıyor, kulağımıza fısıldanıyor. Kendimizi soyutladığımızı düşündüğümüz tehlikenin tam içindeyiz aslında. Farkında olup bir şey yapamamak, yanlışı görüp görmezlikten gelmek, duyup duymazlıktan gelmek. Her şey kontrolümüzde değil mi? Hiçte öyle değil. İşte bu bilinçaltı saldırılarıyla yaşamımız şekilleniyor. Yanlışı 10 kere duyman onun doğru olabileceği ihtimalini getirir aklına ve sonrası herkes yapıyor ben neden yapmayım. Unutmayın ki  “Doğruyu yanlışı bilmek değildir akıllılık, doğruya yönelmek yanlıştan uzaklaşmaktır”. Kısacası yanlışı fark ettikten sonra tüm sorumluluk sendedir. İyi örnekleri çoğaltmalı ki yanlışları yenebilelim. Bu toplum nasıl bu hale geldi sanıyorsunuz?

Bu kadar bilinçaltı genel bilgisinden sonra konumuza geçebiliriz. Bilinçaltının alkol, sigara ve sapkınlık boyutu. Az çok doğruyu yanlışı bilen bir insana açık açığa alkol alalım, sigara içelim, ilişki yaşayalım dememiz olumsuz tepkilere sebep olur. Ama kişinin sürekli bunu etrafında görmesi ve normalleşmesi o tarafa meylini artırır. Aslında yapılanda tam olarak budur. Seni nefsinle baş başa bırakmak. Günümüzde de değerler ve maneviyat açısından yetersiz olduğumuzu düşünürsek sonunda kanmamız kaçınılmaz.

Bir sıkıntımız olduğu zaman ya da çok keyiflendiğimizde aklımıza ilk gelen şeylerdendir sigara. Hemen bir sigara yakalım deriz. Çünkü etrafımızda görülen budur. İçen biri için normalleşse de içmeyen birinin bilinçaltında oluşan şey sigara dert ortağıdır ya da mutluluğunu paylaştığın dostun. Şimdilerde birçok çözüm önerisi ile karşımıza çıkanlar oluyor. İlaçlarla, yalancı sigaralarla, muadilleriyle. Sigaraya karşı oluşan bu bakış açısı yıkılmadan, bununla yaşayan insanlar olayın farkına varmadan sigarayı bırakmak ve yeni tiryakilerin oluşmaması imkansız gibi. Son yapılan sigara karşıtı çalışmalara baktığımızda daha çok bahsettiğimiz şeye karşı bir savaş açılmış durumda. İnsanların gözünün önünden sigarayı kaldırmak, farklı uğraşılara vurgu yapmak.

Bir dönem arabesk şarkılarla bunalıma giren, çareyi içmekte ya da bunalıma girmekte bulan bir nesil vardı. Bir çoğu da şarkılar vesilesi ile farkında olmadan isyan etmişlerdir. “Yıkılsın minareler, kurulsun meyhaneler, Batsın bu dünya, Tanrım bu dünyaya beni sen attın bazı örnekler.” Şimdi sayısı azalsa da tehlike farklı şekillerde devam etmektedir. Her türlü sapkınlığı pop müziklerde, her çeşit içkiyi oyun havalarında görmemiz mümkün. Bas bas paraları Leyla’ya bir daha mı geleceğiz dünyaya diyenler, lingo lingo şişeler diye dönenler, İstanbul hovardası gibi olmak isteyenler ve bunlarla oynayıp kendinden geçen insanlar. Dekolteli bayanlar, gözlerini onlardan alamayan baylar. Normalde hiç dinlemeyen insanlar bile düğünlerde onlarcasına maruz kalmaktadır. Burada da sürekli içmenin neşenin gereği, derdin anlamı vurgusu yapılmaktadır. Hiç içmem diyen biri bile o kadar bilinçaltı saldırısından sonra düştüğü ilk boşlukta kendini bu tehlikelerden birinin kucağında bulabilmektedir.

Aynı olay televizyonlarda da her gün tekrarlanıyor. Masalardan eksik olmayan içki şişeleri, elinden alkol düşmeyen karakterler. Bunların değerlerimize aykırı olduğu halde bu kadar çok karşımıza çıkması tesadüf olabilir mi? Tabi ki değil. Kalkıp da hadi için hayatınızı yaşayın diyemezler. Bunu yaşantılarda sürekli uygulayarak normal bir şey olarak vurgulamaya çalışıyorlar.

Manevi açıdan baktığımızda alkolün haram olduğu bilinmektedir. Azı ya da çoğu fark etmez. Az alırsın fark etmez, yarın çok alırsın bugünde böyle olsun dersin çünkü. Unutmayın ki harama giden her yolda, haram anlamına gelmektedir. Yanlışı yapmayıp onu görmen bile kalbinin kirlenmesine sebep olabilir. Kirli kalp ise her şeye müsait hale gelir. Peygamber efendimiz “Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır.” demiştir. Ayrıca Maide suresinde: “Şarap ve kumarla şeytanın yapmak istediği tek şey, sizin aranıza düşmanlık ve kin salmak, sizi Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoymaktır. Artık bu habis şeylerden vazgeçtiniz değil mi?” kelamıyla bu tehlikeye vurgu yapmıştır. Bir dertte ya da üzüntüde bir duanın ferahlığı, bir sevinçte ise bir şükrün rahatlığı içini dolduran en büyük nimet olsa gerek.

Hayatını yaşa, anı yaşa, her şeyin en iyisini iste, en iyisine layıksın, özgürlük gibi bir çok reklam terimleri her yerde karşımıza çıkmaktadır. Bu sözlerle insanları bir yere çekmekten başka amaçları olmayan markalar aksini yaşayanları da çeşitli alt sınıflara sokmaktadır. “Siz hala bunu mu kullanıyorsunuz?” İşin, hayatını yaşa kısmına gelince; hayatı yaşamanın eğlenmek, içmek, zina yapmak olduğu verilen mesajın içeriğidir. Yani tamamen dünyevi meşguliyet. Bu şekilde bir insanın mutlu olması uzun vadede düşünülemez. Çünkü sunulan çözümler tamamen geçici şeylerdir. Bir şeyler alarak, bir yerlere giderek, para harcayarak mutluluğu arayan insanlar az değil. Yine bilinçaltına işlenmiş ayrı bir zehir. “Para mutluluktur.” Flörtün gençliğin bir gereği olduğunun işlenmesi de ayrı bir tehlike. Toplumun temelini oluşturan aile birliğinin yok edilmeye çalışılması gençlere bu şekildeki söylemlerle başlamaktadır. Sonra da evlenmek akıl işi değildir diyerek son bulmaktadır. Bu ve bunun gibi bir çok söylem insanın içini boşaltıp çeşitli boşluklara sürüklemektedir. Böyle insanları yönlendirmek daha kolay olur. Bilinçaltı mesajlarının etkili olduğu zihniyet işte bu şekilde oluşturulmaktadır.

Verilen örneklere baktığımızda aslında bir şey olmaz dememiz hikayeden başka bir şey değil. Aslına bakarsanız olanlarla uğraşıyoruz daha çok. Her zaman bulunduğumuz ortamlardan biri düğünler. Bahsettiğimiz müzikler, dekolteli bayanlar (ki bu dekolteyi dışarıda giyemezler. Çünkü salonda kendilerini güvende hissediyorlar), ister istemez bayanları inceleyen erkekler ve eğlence adı altında evliliğin kutsallığına yakışmayan eğlenceler. Birbirini tetikleyen yanlışlar. Alış veriş merkezlerinde ne alacağını şaşırmış vaziyette dolaşan insanlar. Birisi düşüp bayılsa kimsenin umurunda değil. Okulda dizilerden görülüp uygulanan öğrenci profilleri. Örneklere yüzlercesini ekleyebiliriz. Burada farkında olmamız gereken gerçek bize yaptırılan şeyler. Dar kot pantolon giymenin mantığı nedir? Rahatlık değil, sadece dikkat çekmek. Hayır hayır daha bunu sorgulayacak gerçeklere yakın değiliz.

Umarım toplumumuz bu günleri de aşacak. Maneviyatı ile güçlü nesillerimiz yeniden hayat bulacak. Ancak bu şekilde bilinçaltı saldırılarına maruz kalmayız. Anlamlandırarak hayatımızı. Toplumsal kader denilen olgu, iyi yüzüyle yeniden bize dönecek. Her şey ben de bitiyor. Doğruyu görüyorsam şanslıyım.

 Öne Çıkanlar

 

Benzer Sayfalar



Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi