BAHRA: (Ar.) Er. - Timur devletinin güney sınırını koruyan eski bir sınır kalesi.
BAHRİ: (Ar.) Er. 1. Denize ait denize mensup, denizle ilgili. 2. Denizci, levent. 3. Tüyünden kürk olan,patkada denilen, gagası kasıga benzer bir çesit deniz ördegi.
BAHTI: (Ar.) Er. 1. Bahtla, kaderle ilgili. 2. Kimi Divan sairlerinin ortak mahlası.
BAHTİYAR: (a.f.i.). 1. Bahtlı, talihli. 2. Mesud, mutlu. Bahtiyar (Ebu Mansur) (942-978). Büveyhilerinhükümdarlarından biri.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BAKANAY: (Tür.). – Gökyüzünde duran ay, açık seçik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BAKİ: (Ar.) Er. 1. Allah'ın isimlerindendir. Genellikle "abd" takısı alarak kullanılır, (bkz. Abdülbaki).Kalıcı, sürekli, devamlı. Varlıgının sonu olmayan. Ölümsüz. 2. Artan, kalan, geriye kalan. 3. Korunmus. Baki: - Ünlü Türk sairlerinden olup asıl adı Abdülbaki Mahmud'dur.
BALABAN: (Tür.) Er. 1. Çocuk bekçisi. 2. Gürbüz canlı, cüsseli, insan veya hayvan. Balaban: Gıyasu'd-Din Ulug Hanın IV. yy. baslarında Aybek tarafından İltutmus'dan sonraki en büyük hükümdar.
BALAMAN: (Tür.) Er. - (bkz. Balaban).
BALAMİR: (Tür.) Er. - Eski bir Türk kaganı. (IV. yy.) Alanları ve Ostrogotları yenerek batıya sürdü.
BALATEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Balaban).
BALCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Baldan).
BALDEMİR: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli, sirin.
BALER: (Tür.) Er. - Tatlı dilli, cana yakın kimse.
BALİ: (Ar.) Er. - Eski, koca, köhne.
BALİBEY: (a.t.i.) Er. - Osmanlı beylerinden. Bosna beyi olarak Kanuni'nin Belgrad Seferine katıldı.Mohaç savasında (1526) düsmanı iki yandan çevirerek zaferin kazanılmasında büyük payı oldu.
BALİSOY: (a.t.i.) Er. - Eski, köklü soydan gelen.
BALK: (Tür.) Er. - Simsek.
BALKAN: (Tür.) Er. 1. Sarp ve ormanlık sıradagları. 2. Avrupa'nın güneydogu bölgesine verilen isim.Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya, Arnavutluk ve Romanya'yı içerir.
BALKAR: (Tür.) Er. 1. Kuzey Kafkasya'da yasayan bir Türk boyu. Kıpçaklann bir kolu. 2. Bu boyamensup kisi.
BALKI: (Tür). 1. Parıltı, ısık. 2. Güzel parlak, süslü. 3. Simsek. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BALKIR: (Tür.) Er. - Parıltı, ısık, simsek. Balkır Rıza: (Öl. 1945). Türk Karagöz oyunu ustası.
BARAK: (Tür.) Er. - Oguzların Bayat boyuna mensup bir oymak. Gaziantep, Kilis ve Nizip çevresindeyasarlar. - Barak Han: Çagatay hükümdarı (1266-1271).
BARANSEL: (f.t.i.) Er. - (bkz. Baran).
BARAY: (Tür.) Er. - Ezeli, öncesi olmayan, öncesiz.
BARBAROS: (İtal.) Er. Kırmızı sakal. Baba-Oruç. Türk denizci kaptan-ı derya. Oruç Gazi'ninİtalyanlarca meshur olan ismi. Kanuni döneminde yasayan ünlü denizci. Barbaros Hayrettin olarak bilinmekte.
BARIK: (Tür.) Er. 1. Sivri tepeler arasındaki uçurum, yüksek kayalıklardaki çatlaklıklar. 2. Yesillik,çayırlık yer.
BARIKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Barık).
BARIM: (Tür.) Er. - Varlık, servet, zenginlik.
BARIN: (Tür.) Er. 1. Bütün, hep. 2. Güç kuvvet. 3. Gögüs. 4. Mogol devrinde Orta Asya'da büyükbeyliklerden biri.
BARIŞ: (Tür.) Er. 1. Savassızlık durumu. 2. Savastan sonra silah bırakma, uzlasma sulh. 3. Dirlik,düzenlik.
BAŞKUR: (Tür.) Er. - Türk çadırlarının çevresindeki kanatları örten bölümlerin üst tarafına bağlanan ve18 cm eni olan kuşak.
BAŞKURT: (Tür.) Er. - Ural dağları bölgesinde yaşayan ve Türklerin Kıpçak kolundan olan bir boy. Asıl ismi Baskırt'tır. Ural dağlarının güneyinde yerleşiktirler
BAŞKUT: (Tür.) Er. - Kutlu, talihli kimse.
BAŞOK: (Tür.) Er. - Önde olan yiğit.
BAŞOL: (Tür.) Er. - Başta ol, önder ol.
BAŞÖZ: (Tür.) Er. - Önemli soydan gelen.
BAŞSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Basöz).
BAŞTUGAY: (Tür.) Er. - (bkz. Basok).
BAŞTUG: (Tür.) Er. - (bkz. Basman).
BATIBOY: (Tür.) Er. - Türklerin göç sonucu batıya yerleşen oymakları.
BATI: (Tür.) - Günesin battıgı yön ve bu yöndeki ülkeler. Erkek ve kadın adı, birlesik isim yapılarak kullanılır.
BATIR: (Tür.) Er. - Yiğit, kahraman, bahadır.
BATIRAY: (Tür.) Er. - (bkz. Batır).
BATIRHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Batır).
BATTAL: (Ar.) Er. 1. Cesur, kahraman. 2. Pek büyük. 3. İşe yaramaz, hantal. 4. İşsiz. Battal Gazi:Emevilerin VII. yy. Bizans'a düzenledikleri sefer ve savaşlarda ün salmış komutanı.
BATU: (Tür.) Er. - Üstün gelen, gücü yeten, galip.
BAYBARS: (Tür.) Er. - Bahri Memlüklerin sultanı olup Kıpçak ülkesinde dogmustur. Baybars (el-Melikü'l-Zahir Rüknettin). (1223 Sam - 1277). Eyyubi hanedanını ortadan kaldırıp Abbasi halifeliğinin yeniden kurulmasını sağladı.
BAYBAS: (Tür.) Er. - Zengin, ileri gelen, saygın.
BAYBEK: (Tür.) Er. - (bkz, Baybas).
BAYBORA: (Tür.) Er. - Fırtına.
BAYCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Baybas).
BAYÇA: (Tür.). - Zengin, varlıklı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BAYDAK: (Tür.) Er. - Bayrak.
BAYDAN: (Tür.) Er. - Şımarık, gururlu, kendini beğenmiş.
BAYDAR: (Tür.) Er. - Kırım yarımadasında Sivastopol şehrinin güneyinde tartada bir Türk köyü. Güzellik ve bereketiyle ünlüdür.
BAYDIR: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli.
BAYDU: (Tür.) Er. - İlhanlı devleti hükümdarı Hulagunun torunu. 11 ay İlhanlı devleti hükümdarı oldu.
BAYDUR: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli, cesur.
BAYDURALP: (Tür.) Er. - (bkz. Baydur).
BAYER: (Tür.) Er. - Zengin, varlıklı kimse.
BAYEZİT: (Ar.) Er. - Çesitli zamanlarda yaşamış Osmanlı şehzadelerinin genel adı. Bayezit l. (Bursa1360-Alasehir 1403). Yıldırım, Osmanlı padisahı. I. Murat'ın Gülçiçek Hatun'dan olma oğlu.
BAYGÜÇ: (Tür.) Er. - Zengin ve güçlü kimse.
BAYKAN: (Tür.) Er. - (bkz, Baygüç).
BAYINDIR: (Tür.) Er. - İmar edilmiş, mamur.
BAYKAL: (Tür.) Er. - Yaban kısrağı Orta Asya Türk ülkelerinde yasar.
BAYKAM: (Tür.) Er. - Hekim, doktor.
BAYKAN: (Tür.) Er. - Bay soyundan, zengin. Baykan (XIV. yy. Kars). Türk halk sairi. Timur'un 1386'da Kars'ı Karakoyunlular'dan alması üzerine ünlü bir destan yazdı. Anadolu-Azerbaycan sahasının en eski asıgıdır.
BAYKARA: (Ar.) Er. 1. Helak olma, mahvolma. 2. Böbürlene böbürlene, salınarak yürüme. 3. Malı çok olma. Baykara: Timuroğulları şehzadesi. Timur'un torunu Şeyh Ömer'in oğludur.
BAYKOCA: (Tür.) Er. - Varlıklı, saygın.
BAYKURT: - (bkz. Baykoca).
BAYKUT: (Tür.) Er. - Kutlu talihli.
BAYKUTAY: - (bkz. Baykut).
BAYMAN: (Tür.) Er. - Varlıklı, saygın.
BAYRAM: (Tür.) Er. 1. Neşe ve sevinç günü. Dini bakımdan hususi değeri olan ve milletçe kutlamalar yapılan gün veya günler.
BAYRI: (Tür.) Er. - Çok eski zamanlarda var olmus, eskiden beri var olan.
BAYRU: (Tür.) Er. - (bkz. Bayrı).
BAYRUALP: (Tür.) Er. - (bkz. Bayru).
BAYRUHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bayru).
BAYSAL: (Tür.) Er. - Soylu, ünlü kişi.
BAYSAN: (Tür.) Er. - Zengin, tanınmış.
BAYSU: (Tür.) Er. - (bkz. Baysan).
BAYSUNGUR: (Tür.) Er. - Akkoyunlu hükümdarlarından. Gıyase'd-Din Baysungur. Timur'un torunu ve Sahruh Mirzanın oğlu. Büyük bir hattattır ve resim ve sanatın koruyucusu olarak tanınmıştır.
BAYTAL: (Tür.) Er. 1. Kısrak. 2. Bayır, yokus.
BAYTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Baytal).
BAYTUGAY: (Tür.) Er. - (bkz. Tugay)-
BAYTÜZE: (Tür.) Er. - (bkz. Tüze).
BAYTÜZÜN: (Tür.) Er. - (bkz. Tüzün).
BAYÜLKEN: (Tür.) Er. - (bkz. Ülgen).
BEDAHSAN: (Fars.). - Amu-derya'nın kaynağı olan Perc'in yukarı mecrasının sol sahilindeki dağlık memleket. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BEDAYİ: (Ar.) Er. - Eşi benzeri olmayan güzel, mükemmel, yeni şeyler.
BEDEL: (Ar.). 1. Değer, kıymet. 2. Bir şeyin yerine verilen, yerini tutan sey, karşılık. - Erkek ve kadınadı olarak kullanılır.
BEDİ: (Ar.) Er. 1. Bir seyi örneği olmadığı halde meydana getiren. 2. Yoktan vareden. Allah'ın 99 isminden birisidir. 3. Söz estetiği, halin muktezasına uyan delilleri açık sekilde belirtme ve sözü güzelleştirme yollarına ait bilgiler toplamı. 4. Güzel, güzellik. Bedi b. Mansur. Hanefi fıkıh alimi (Sivas-1223). El-Bahru'1-Muhit adlı bir fıkıh eseri vardır.
BATIHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Batı).
BEDİD: (Fars.) Er. - Meşhur, görünür, açık meydanda. (Hüveyda).
BEDİH: (Ar.) Er. - Şan ve şerefi büyük olan.
BEDİHİ: (Ar.) Er. - Besbelli, açık-apaçık.
BEDİR: (Ar.) Er. - Dolunay, on dört gecelik ay.
BEDİRHAN: (Fars) Er. - İleri görüşlü, aydın lider.
BEDİÜZZAMAN: (Ar.) Er. 1. Zamanın harikası. 2. Asrın mükemmel insanı. - Daha çok lakab olarak kullanılır. - Bediüzzaman Said Nursi: Son devrin meşhur Müslüman alimlerindendir. Hayatının önemli bir kısmı İslami düşüncelerinden ötürü hapislere girip çıkmakla geçti. Risale-i Nur Külliyatı'nı telif etmiştir.
BEDREDDİN: (Ar.) Er. 1. Din'in nuru, ışığı. 2. Dinin aydınlığı, dinde bilgelik. Türk dil kuralına göre"d/t" olarak kullanılır.
BEDRİ: (Ar.) Er. 1. İçi altın dolu kese. Bedr-i Dilsan b. Mehmed b. Oruç b. Gazi b. Seban: (XV. yy. ilyarısı) Türk şairlerinden. Murat II. adına yazdıgı Murat namesi ünlüdür. 2. Ayla ilgili, ayın ondördü gibi güzel.
BEDRULCEMAL: (Ar.) Er. 1. Ay yüzlü. 2. Fatımi devleti vezir ve serdarlarındandır. 2 defa Şam valisi olmustur. (1013-1094).
BEHÇET: (Ar.) Er. 1. Sevinç. 2. Güzellik, güleryüzlülük. 3. Şirinler. Bu kelime Kur'an-ı Kerim'in Neml suresi 60. ayetinde geçmektedir.
BEHİÇ: (Ar.) Er. - Sen, güzel, güleyüzlü adam. Kur'an-ı Kerim'de adı geçen kelimelerdendir. - (bkz.Hac, ayet 5).
BEHMAN: (Fars.) Er. 1. Filan filanca. 2. Fars takviminde 11. ay'a ve her ayın 2. gününe delalet eder.
BEHMAR: (Fars.) Er. - Çok ziyade, fazla. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BEHMENYAR: (Fars.) Er. - İbn Sina mektebine mensup ve Arapça telifleri olan filozof. (X-XI. yy.). İbni Sina'nın kitaplarını şerhetmisir.
BEHNAN: (Ar.) Er. - Güleç, güler-yüzlü, iyi huylu ve daima gülen adam.
BEHRAM: (Fars.) Er. 1. Merih yıldızı. 2. Her ayın 20. gönü. 3. Acem pehlivanlarından birinin adı. 4. İran hükümdarlarından bir kaçının adı ki en meşhuru yaban eşeği avına pek düskün olan "Behram Gûr"dür.
BEKTAŞ: (Fars.) Er. 1. Akran. 2. Es, müsavi. - Bektaşi: Hacı Bektaş Veli tarikatına mensub olan kisi, Horasan'da gelip Anadolu'ya yerlesen Hacı Bektaş Veli tarafından kurulduğu ileri sürülen tarikata mensup ilk zamanlan bilinmeyen bu tarikat, sonradan batıni bir hüviyet kazanmıştır.
BEKTÖRE: (Tür.) Er. - Güçlü, değişmez töreleri olan, törelerine bağlı.
BEL'AM: (Ar.) Er. 1. Terbiyesiz, aç gözlü, pis boğaz, obur. 2. Hz. Musa hakkında İsrailoğullarını kandırarak yalan söyleyip dünya menfaatından ötürü gerçeğe sırtını dönen, bilge olmasına rağmen küfrü tercih edip Hz. Musa'ya beddua etmesiyle tanınmış olan "Bel'am b. Baura" adında İsrail kabilesinden bir zatın adı. İsim olarak konulmaz.
BELAZURİ: (Ar.) Er. - II. yy. Arap tarihçilerinin en büyüklerinden. (Ahmet b. Yahya) Belazur usaresiiçmis ve şuurunu kaybederek öldüğü için kendisine bu ad verilmiştir.
BELEN: (Tür.) 1. Dağ beli, dağın asılacak yeri, dağlık yer. 2. Akdeniz bölgesinde İskenderun'da Suriye'nin Kuzeye ulaşan büyük yolun Amanos dağlarının aştığı geçit üzerinde bulunan kasaba. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BELGE: (Tür.) Er. - Bir gerçeğe tanıklık eden şey.
BELHİ: (Ur.). - Belh şehrine mensup (Afganistan). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BELİG: (Ar.) Er. 1. Fasih ve düzgün konuşan. 2. Açık, yeterli, tam.
BENDE: (Fars). 1. Bağlanmış kimse, tutsak. 2. Kul, köle. 3. Yürekten bağlı. 4. Büyük aşkla seven. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BENDER: (Fars.) Er. - Deniz veya büyük nehir üzerindeki liman. Ticaret limanı.
BENGİ: (Tür.) Er. - Sonu olmayan, hep kalacak olan, sonsuz, ebedi.
BENGİALP: (Tür.) Er. - (bkz. Bengi).
BENGİSAN: (Tür.) Er. - (Bengi).
BENGİSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Bengi).
KIZ İSİMLERİ
BADE: (Fars.) Ka. - Şarap, içki. İsim olarak kullanılmaz.
BADEM: (Fars.) Ka. 1. Gülgillerden ülkemizin her bölgesinde yetişen ağaç. 2. Bu ağacın yaş ve kuruyenen meyvesi.
BAĞDAGÜL: (Tür.) Ka. - Değeri ölçülemeyen gül.
BAĞDAT: (Ar.) Ka. - Irak'ın başkenti olan tarihsel kent. Bağdat Hatun: (XIV. yy.) Emir Çoban'ın güzelligiyle ünlü kızı. İlhanlılar devletinin son hükümdarı Ebu Said Bahadır Han ile evlenmiştir. Bahadır Han'ın ölümünden sorumlu tutularak Arpa Han tarafından öldürüldü.
BAĞIŞ: (Tür.) 1. Bağışlanan şey, ihsan. 2. Sıçrayıs, atlama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BAĞLAM: (Tür.) 1. Cinsleri ayrı ya da birbirlerine yakın olan şeylerin bir arada bağlanmışı, demet, deste. 2. Bir kosuttaki dörtlüklerin herbiri. 3. Herhangi bir olayda, olaylar durumlar ilişkiler örgüsü ya da baglantısı. 4. Dilbilgisinde, önce veya sonra gelen kelimeyi etkileyen belirleyen birim ya da birimler bütünü. -Erkek veya kadın adı olarak kullanılır.
BAHAR: (Fars.) Ka. 1. Kışla yaz arasındaki mevsim. 22 Mart'la Haziran arası, ilk yaz. 2. Güzellik, güzel.3. Sığır gözü, papatya, sığır papatyası, sarı papatya. 4. Put, çelipa, sanem. 5. Atılmış pamuk. 6. Ölçek. 7. Karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu sey.
BAHAULLAH: (Ar.)Er. - Allah katında değer ve kıymet sahibi.
BAHİRA: (Ar.) Ka. 1. Kulağı yarık dişi deve veya koyun. Hayvan yavru doğurduğunda veya 5 yavru dişi olduğu zaman hayvanın kulağı kesilerek belirtilirdi. - Kur'an-ı Kerim, bu adetleri kaldırmıştır.
BAHİRE: (Ar.) Ka. 1. Işıklı, parlak, güzel. 2. Dikenli ağaç. 3. Açık, apaçık. 4. Çok koşan cins deve. 5. Vapur.
BAHİSE: (Ar.) Ka. - Söz eden, bahseden.
BAKİYE: (Ar.) Ka. - Şehvetli kadın. İsim olarak kullanılmaması uygundur.
BAHRİYE: (Ar.) Ka. 1. Donanmaya ait (bkz. Bahri). 2. Libya çölünde vahalar grubu, Bahriye, Mısır'ın büyük vahalar grubunun en kuzeyinde olan aşırı verimli vahalardır. 3. Gönlü geniş, cömert vaha gibi verimli.
BAHTINUR: (Ar.) Ka. - Talihli, şanslı, yazgısı parlak.
BAHTİSER: (a.f.i.) Ka. - Talihli, şanslı, iyi yazgılı. İşleri başından beri iyi giden.
BAHTİSEN: (a.f.i.) Ka. - Talihi, kaderi, kısmeti sen. (bkz. İkbal).
BAKİNAZ: (Fars.) Ka. - Sürekli nazlanan, çok nazlı.
BAKİYE: (Ar.) Ka. - Ağlayan kadın. Hüzünlü kadın.
BAKYAZI: (Tür.). - Sevilen bir olaydan sonra verilen ziyafet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BALAHATUN: (Tür.) Ka. - Üstün, asil kanlı. Değerli soy mensubu. Balahatun: Şeyh Edebali'nin kızı ve Osman beyin karısı.
BALDAN: (Tür.) Ka. - Bal gibi tatlı, şirin, hoş.
BALGIN: (Tür.) Ka. 1. Bal'a doymuş. 2. Çok tatlı, bal gibi.
BALHAN: (Tür.) Ka. - Hazar denizi sahilinde Anuderyanın eski yatağının denize vardığı yerde bir dağ silsilesi.
BALIM: (Tür.). 1. Kardeş. 2. Çok sevgili, samimi arkadas. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
BALIN: (Tür.) Ka. - (bkz. Balım).
BALKIZ: (Tür.) Ka. - Şirin, tatlı, hoş. Belkıs adının örfte söylenisi.
BANU: (Fars.) Ka. 1. Kadın hatun, hanım. 2. Kraliçe, prenses. 3. Gelin. 4. Şarap ve gül suyu gibi şeylerin şişesi. 5. Yusuf ve Zeliha öyküsünün kadın kahramanı. - Banu Hanım (Cevheriye Banu). Türk halk sairi. (1864-1914 Çankırı). Kadiri tarikatı bağlılarından.
BANUGÜL: (Fars.) Ka. - (bkz. Banu).
BANUHAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Banu).
BARAN: (Fars.) Ka. 1. Yağmur. Mevsim-i Baran, yağmur mevsimi.
BARÇIN: (Tür.) Ka. - Bir tür ipekli kumaş.
BARİKA: (Ar.) Ka. - Şimşek, yıldırım parıltısı.
BASİRET: (Ar.) Ka. 1. Göz açıklıgı, inceden inceye etraflı derin görüş. 2. Ön görüş, seziş.
BASRİ: (Ar.) Er. - Basralı, Basra şehrinde oturan. Hasan'ı Basri'ye izafeten kullanılmıştır.
BASRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Basri).
BAŞAK: (Tür.) Ka. 1. Tahıl tanelerini taşıyan kısım, sünbüle: Buğday başağı. 2. Hasattan artakalan şey. 3. Okun uç kısmındaki sivri demir.
BATIGÜL: (Tür.) Ka. - Batı'da açan yetişen gül.
BAYLAN: (s.) Ka. 1. Nazlı, şımarık. 2. Bayla büyüdü bir dediği iki edilmedi.
BEDAHSİ: (Fars.) Ka. - (bkz. Bedahsan).
BEDİA: (Ar.) Ka. 1. Yüksek estetik değerde, sanat eseri. 2. Beğenilen ve takdir edilen şey. Esi az bulunur güzellikte. 3. Ülkü, ideal.
BEDİHE: (Ar.) Ka. 1. Düşünmeden, birden bire söylenen güzel söz. 2. Başlangıç.
BEDİNUR: (Ar.) Ka. - (bkz. Bedi).
BEDİRAN: (Fars.) Ka. 1. İşleri kötü idare eden. 2. Çapkın kadın.
BEDRAN: (Fars.) Ka. 1. Sert başlı at. 2. Daima. 3. Hoş latif, yakışıklı.
BEDREKE: (Fars.) Ka. - Yol gösteren, kılavuz.
BEDRİYE: (Ar.) Ka. 1. Ay gibi. Ay kadar güzel. Ay'a ait. 2. Sühreverdiyye tarikatının altı subesindenbiri.
BEDRUNNİSA: (Ar.) Ka. - Dolunay yüzlü kadın.
BEGÜM: (Fars.) Ka. - Kadın hükümdar, prenses. Dogu Türk hükümdarlarının harem ve kızlarına isim olarak verilirdi.
BEHİCE: (Ar.) Ka. - Sen, güzel, güleryüzlü kadın. (bkz. Behiç).
BEHİRE: (Ar.) Ka. 1. Güzel kadın. Soyu-sopu temiz kadın. 2. Şişmanlıktan dolayı nefes darlığı olan.
BEHİYE: (Ar.) Ka. - Beha'dan güzel.
BEHLÜL: (Ar.) Er. 1. Çok gülen, çok gülücü. 2. Hayır sahibi, çok iyi adam. 3. Bir İslam sofisi, Behlül-i Dana. Harun er-Reşid'in kardeşinin adı olup, delice hareketleriyle meshur olmuştur.
BEHNANE: (Ar.) Ka. - Güleryüzlü, iyi huylu ve daima gülen kadın.
BEHRA: (Fars.) Ka. 1. Onun için ondan dolayı. 2. Bir Arap kabilesi olup Hunus ovasında yerleşmişlerdir.
BEHREM: (Ar.) Ka. - Asfur çiçeği kırmızı gül.
BELGİN: (Tür.) Ka. 1. Alamet, nişan, marka. 2. Tam ve kesin olarak belirlenmiş, sarih.