Hür Katip | Bilim Kültür Sanat Edebiyat

ASBEST NEDİR?

ASBESTE BAĞLI HASTALIKLAR NELERDİR?


Asbestin diğer adı amyanttır. Asbest, yer yüzünün toprak örtüsünde doğal olarak bulunur. Yer kabuğunu oluşturan kayaların yapısında da değişen oranlarda asbest mineralleri vardır. Özellikle volkanik aktivitenin yüksek olduğu alanlarda, asbest, yer yer yoğun birikimler halinde yer yüzünde  bulunur.

İçinde silisyumun sodyum, demir, magnezyum ve kalsiyum bulunur. içinde bulunan maddeler sayesinde ısıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere oldukça dayanıklıdır üstelik lifsi yapısı sayesinde de esnektir. Antik çağdan buyana insanlığa faydası kadar zararı da olan asbest, bu kimyasal ve fiziksel özellikleri sebebiyle inşaat, gemi, otomotiv, tekstil ve diğer sanayi alanlarında tercih edilen bir ürün olmuştur. 20. Yüzyıl başlarından itibaren yaygın bir şekilde endüstride kullanılan asbestin üç binden fazla kullanım alanı vardır. Bu nedenle çok uzun yıllardır kullanılmış ve “sihirli mineral” olarak düşünülmüştür. 

Ancak insan vücudu için çok kansorojen bir madde olmasından dolayı zamanla gelişmiş ülkelerin tümünde asbest kullanımı yasaklanmıştır. Ülkemizde de 2010 yılında asbest üretimi ve kullanımı tamamen yasaklanmıştır. 2010 yılına kadar Türkiye’de de kullanılan asbest; marley, boru, levha, fren ve debriyaj balatası, conta ve asbestli iplik üretiminde kullanılmıştır. Artık üretimi yasak olmasına rağmen daha önce üretilen ve kullanımı devam eden ürünler nedeniyle asbest teması devam etmektedir. Örneğin eski model arabalarda fren sistemlerinin tamiri sırasında, eski binaların yıkımında, gemi söküm atölyelerinde, eski tip kaynak ve eski tip yüksek ısı ocaklarında çalışanlarda asbest ile temas mümkündür ve hala bu iş kollarında sorun devam etmektedir.

Sonuç olarak asbestle iki şekilde temas edebiliriz. Biri mesleksel maruziyet diğeri ise çevresel maruziyet. Biraz önce çeşitli mesleklerin asbest teması açısından riskli olduğundan bahsettik. Çevresel maruziyet ise Türkiye’de önemli bir sorun çünkü ak toprak olarak bilinen asbest ülkemizde bir çok bölgede doğal olarak bulunuyor ve halk tarafından bilinçsizce kullanılıyor. Başlıca Kütahya, Eskişehir, Diyarbakır, Sivas ve Elazığ gibi bazı illerimizde sık görülür. Ayrıca burada görüdüğümüz illerde de  asbeste bağlı hastalıklara, beklenenden daha sık olarak rastlanmıştır (Afyon, Konya, Isparta, Tokat, Kayseri, Gaziantep ve Hatay Biraz daha seyrek olarakta Denizli, Antalya, Burdur, Kahramanmaraş, Malatya, Adana, Şanlıurfa, Yozgat, Çankırı, Çorum ve Çanakkale) 

Bu bölgelerde yaşayan köylüler, geçen zaman boyunca aktoprağın -içeriğindeki asbest lifleri nedeniyle- toprağın ısı ve su yalıtımı gibi yararlı etkilerini tecrübe yoluyla öğrenmişler ve evlerinin badana- sıva işinde, çatıların ısı ve su yalıtımında, ateş yakılan ocakların yalıtımında aktoprağı yaygın olarak kullanmışlardır. Bu nedenle yaşadıkları ev içinde sürekli yüksek miktarda asbest liflerine temas etmişlerdir. Hatta yere bağlı olarak değişmekle beraber günde ortalama 10.000 – 15.000 arası asbest lifi soluyabiliriz. Bu yoğun temas süresi ve miktarı arttıkça asbeste bağlı hastalıkların riski artmaktadır. Şuan Türkiye’de asbest ile temaslı yaklaşık 1 milyon kişi yaşadığı, yaklaşık 90.000 kişinin de temasa devam ettiiği tahmin edilmekte.

Asbest liflerinin özellikle boyu enine göre fazla olanlar yani uzun lifler daha kansorejendir. Bu lifler solunduğunda akciğerlere ulaşır ve hava yoluna yerleşirler. Burada bağışıklık hücrelerimiz kısa olan lifleri parçalayabilir ve vücuttan balgam ile atılabilir. Ancak uzun lifler havayolundan akciğerin daha iç kısımları olan parankimine ulaşır burdan da çeşitli şekillerde geçerek akciğer zarı olan plevraya ulaşabilir. Akciğere ve akciğer zarına ulaşan asbest lifi miktarı ve sayısı artıkça zamanla vücudu  etkilemeye ve hastalık oluşturmaya başlar. Burada yaklaşık 15-20 senelik bir zamandan bahsediyoruz. Yani asbesti soluduğumuz anda vücudumuza belirgin bir zararı yok. Ancak zamanla çok ölümcül kanserlere varan hastalıklara sebep olabiliyor. 

Asbestin yaptığı hastalıklardan kısaca bahsedecek olursak ilk olarak akciğerdeki liflerden bahsedelim. Asbestin akciğer dokusunda birikerek yaptığı hastalıklara asbestozis denir. Akciğerde kalan lifler  fibrozis denilen akciğerin sertleşmesine sebep olabilir. Bu sertleşme normalde rahatça şişip inebilen akciğerin çalışmasını bozabilir. Asbest akciğerde bant yapısında kalınlaşmalara da sebep olabilir. Ayrıca akciğer dokusunda kanserleşmelere de sebep olabilir. Her tipte akciğer kanseri yapabilir.

Akciğer zarına ulaşan asbest lifleri en basit olarak akciğer zarının kalınlaşmasına sebep olur. Bu kalınlaşma küçük bir alanda olabileceği gibi akciğer zarını tamamen de kalınlaştırabilir. Normalde akciğer zarı incedir. Bu sayede nefes alıp verme sırasında rahatça hareket edebilirler. Ancak incecik olan akciğer zarı kalınlaştığında bir zırh gibi akciğerleri sarar ve nefes alıp verme sırasında kaskatı olduğu için hareket edemez. Buda nefes alıp vermeyi zorlaştırır. Ayrıca bu akciğer zarı kalınlaşmaları akciğerin bir bölgesinin sönmesine yani tamamen çalışamaz hale gelmesine de sebep olabilir.

Asbest akciğer zarında sıvı birikmesine de sebep olan maddelerden biridir. Son olarak akciğer zarında kanserleşmeye de sebep olabilir. Akciğer zarı kanserine mezotelyoma denir. Ne yazık ki çok öldürücü bir kanserdir ve tamamına yakını asbeste bağlı oluşur. Asbest son olarak karın zarı kanserlerine de sebep olabilir. 

Asbest aşırı derece kanserojen bir maddedir. Uzun süreli yoğun maruziyet sonucu hem akciğer hem akciğer zarı hem de karın zarı kanserlerine sebep olabilir. Özellikle sigara kullanan kişilerde kanser oluşması ihtimali çok yükselir. Bu nedenle hem sigaradan hem de asbestten uzak durmak çok ölümcül kanserleri önlemek açısından son derece önemlidir. 

Bu nedenle asbest bulunan bölgelerden ve yerlerden uzak durmak ve biraz temastan bir şey olmaz diyerek asbeste maruz kalmamak gerekir.


Videoyu Buradan İzleyebilirsiniz...


 Öne Çıkanlar

 

Benzer Sayfalar



Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi