
AKLIM ERMİYORDU BİR AİLEM VARDI
Hani kendimi bildim bileli derler ya… İşte ben kendimi bildiğimde üzerimde ne olduğunu bilmediğim elbiseler, ayağımda ne işe yaradığını bilmediğim ayakkabılar, önüme gelen ve yenmesi istenilen şeyler, yemekler. Bir şeyler oluyordu kendimi biliyordum ama aklım ermiyordu. Bir kadın bana bir şeyler söylüyor sürekli, şunu yap, bunu yapma, böyle davran vs. Annem o benim, anne diyorum ama dediğim gibi aklım ermiyor. Her dediği zor geliyor.
Bu anlamsızlıklarımın arasında biri; akşamdan akşama görüyordum onu yorgun, sürekli düşünceli, beni görünce yüzünde bir tebessüm. Sanki, işte bu der gibi. Her şeyin sebebi gibi. Anlamıyordum aklım ermiyordu. Ama baba diyordum. O benim Babamdı. Gelince ayağı kalkıyordum. Biri bana kalk demiyordu. Öyle olduğu öğretilmişti. Annem öğretmişti. Sesimi yükseltemiyordum. Ayak ayak üstüne atmak mı ? Şimdi bile yapamadığım bir şey. Cesaret işi değil ! Görgü işi, ahlak işi ve edep işi. Bu daha zor değil mi ? Ataerkil modeli bu. Babaya saygı, ataya saygıdır. Atasını bilende hep doğru yolu bulmuştur. Bunu zamanla daha iyi anlıyorum. Hiçbir şeyin boşuna yapılmadığını, boşuna öğretilmediğini görüyorum. Geçmişte zor gelen her şeyin şimdi işimi kolaylaştırdığını görüyorum. Aslında her şeyin benim için olduğunu. Karşılıksız sevgi bir tek böyle olurmuş, doğruymuş. Sadece kişinin iyiliği üzerine kurulu başka bir sevgi yapısı yok. Farkında mısınız?
Şunu gördüm. Tamam babaydı her şeyden üstün ama az konuşurdu. Annem ilgilenirdi benimle, her şeyimle. Her şeyi o öğretirdi. İsyanımda karşıma çıkan ilk kişi babam olurdu ve dediği tek şey “Anneni Dinle !”. Bu nasıl bir düzendi sanki her şey planlanmış gibi gelirdi insana, hiçbir acemilik yok. Söz net ve davranışlarda tek bir geri adım yok. Çünkü geri adım benim yanlış yapmamı sağlayacak bir hamleydi. Sanki birileri annemle, babamı eğitmiş benim karşıma getirmişti. Halbuki atalarımız bunun temellerini atmış ve öğretmişler. Ve o zamanlardan bu zamanlara böyle gelmiş. İşte bu örf ve adetlerle bir zamanlar Dünya hakimi olmuşlar. Bu göz ardı edilecek bir şey değil. Temelimiz saygı ve sevgi üzerine kurulmuş. İlk saygıda anneden ve babadan gelmiş.
Diyorlar ki kadınlar baskı altında yaşıyorlar. Ben çocukluğumdan bu yana bu tarz bir yaşantıdan şikayetçi olan bir kadın görmedim. İnsan yetiştirmenin şikayeti olur mu ? Üstelik babanın koruması altında. Kadın korunmak istemez mi ? Güvende hissetmek. O zamanlar şimdinin harem selamlık diye adlandırıldığı toplanmalar, muhabbetler vardı. Herkes mutluydu. Bir kadın erkekle ne paylaşabilir ki? Yada ne kadar paylaşabilir? Şimdi eşitlik adı altında buda karışık bir halde devam ediyor.
Aklım ermiyordu o zaman evet ama olanları hatırlıyorum ve şimdiki ile pek alaka kuramıyorum. Bir kadın için en iyi kariyer ülkesi için yetiştirdiği hayırlı bir evlat değil midir ? Hayırlı bir çocuk yetiştirmekten başka ne istenebilir. Kafelerde oturmak, gösteriş için arkadaşları ile yarışmak, daha fazla teşirci olmak...Ya kafam eskide kaldı ilerleyememişim ya da benim gibi düşünüp her şeyin bir anlamı olduğunu bilen insanlar çok az. Samimice düşünüp şunları sorun kendinize, bir kadınla aynı ortamda duran bir erkek bir yerden sonra karşı cins için neler düşünebilir? Ya da aynı şeyi kadın olarak sorun. Elbette konuşulacak, kadınla erkek bir arada olacak ama bunun bir seviyesi olmasın mı ? Atalarımız zamanında boşuna mı düşünmüş bunları? Hiç mi tecrübeleri yok ? Şimdi bunları bize Avrupa modeli olarak enjekte etmiyorlar mı ? Çağdaşlaşma olarak. Televizyonlarla, İnternetle. Hiç mi çakışmıyor eskiyle yeni? Peki neden suskunsunuz ? Ve bu kadar mı şüphe ediyorsunuz şanlı geçmişinizden ?Aklım ermiyordu evet. Anlamsız geliyordu her şey şimdi büyüğüm ve daha anlamlı geliyorlar. Yapılanlar, söylenenler… Sizin hala aklınız ermiyor mu ? Bu kadar değişim normal mi ? Dünya değişti diyorlar ve şimdide küresel ısınma. İnsanlar bunların dışında kalmış sütten çıkma ak kaşık sanki. Mevsimler şaşırdı, doğal afetler, kuraklık… Gülüyorum sadece. Her şeyi Dünya’ya ve doğaya indeksli şikayetler. İnsanlar hiç mi suçlu değil ? Ne yaptığını bilmeyen sadece eğlence üzerine kurulu hayatlar, günü kurtarmaya çalışan insanlar. Her şeyin kısa yolunu bulmaya çalışanlar. Pratiklikten bahsetmiyorum. İşin hilesine kaçanlar ve terlemeden para kazanmak isteyenler size diyorum !
Büyüklerimiz görevinizi unutmayın. İnsanlarımız bilmedikleri için yanlış şeyler peşine takılıyorlar. Onları uyarın. Uyarmaktan korkmayın. Medyanın etkisi ile uyarmaktan da olduk. Benim aklım ermiyordu her şeyimi ailem söylüyordu. Aklım erdi artık ama uyaranım yok şimdi de. Herkes bir yerlere koşuyor, kimse kimsenin umurumda değil. Ata arıyor herkes, dinleyecek birini. Temel iletişim aracımız sevgi. Bunu unuttuk. Ben farkına vardım. Artık her şeyin anlamına kavuştuğu yaşlardayım. Size tavsiyem dönün bakın sizde nerden nereye gidiyoruz? Geçmişimiz anlık yaşamamış, ömürlük yaşamış. Ve kıymeti yeniden keşfedilmeye çalışılan yaşam tarzlarıyla. Ondan değil mi etkisini yitirmeyen atasözleri. Çok basit “Söz Gümüşse Sükut Altındır” demişler. Halen öyle değil mi?
TÜM MAKALELER İÇİN TIKLAYINIZ