AMENERRASULÜ BAKARA 285-286 OKUMANIN FAZİLETİ VE FAYDALARI
Bakara suresinin son iki ayeti “Âmene’r-Rasûlü” ismiyle meşhur olmuştur. Peygamberimiz’e Miraç gecesi vahyedilmiştir. (Müslim, İman 279)
Resulullah(s.a.v) Efendimize Miraçta verilen üç özel şey:
1- Beş vakit namaz,
2- Âmenerresülü,
3- Şirk üzere ölmeyenlerin günahlarına şefaat etme yetkisi. (Abdullah ibni Mes'ûd(r.a))
Aklı başında hiçbir adam görmedik ki Bakara Suresi´nin son iki ayetini okumadan uyusun." Bu söz Hz. Omer(r.a) ile Hz. Ali´ye (r.a) aittir. Bakara Suresi´nin son iki ayetinin ne kadar önemli olduğunu Kainatin iftihar tablosu´ndan bizzat işitmişler ve bu iki ayeti hayatları boyunca uyumadan once okumuşlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Amenerrasulu" diye başlayan Bakara Suresi´nin son iki ayeti hakkında şöyle buyuruyorlar: "Her kim geceleyin Bakara Suresi´nden bu iki ayeti okursa ona yeter.(Buhari, Müslim, EbuDavud, Tirmizi, İ.Mâce)
Cenab-ı Hak Bakara Suresi´ni iki ayetle sona erdirdi ki, bunları bana, Arş´ın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, cocuklarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar salâttır (namazdır), hem duadır, hem Kur´an´dır ."(Ahmed b.Hanbel. Hâkim)
Ebu Umame (r.a.)'den rivayet edildi ki, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:"Dört şey Arşu'r-Rahman'ın altındaki hazineden (Cennet hazinelerinden) indirilmiştir. Bunlar Fatiha-i Şerif, Ayete'l-Kürsi, Sure-i Bakara'nın sonu (Amenerresulü) ve Kevser Suresidir." (El-Mütteki, Kenzu'l Ummal, 1/558)
"Arşın altındaki hazineden" ve "Cennet hazinelerinden" indirilmiş buyrulması bu ayetlerin bereket ve feyzinin çok olduğunu ifade etmektedir.
“Bakara Sûresinin sonunda iki ayet vardır. Kim bunları okursa (dünya ve âhiret maksatları için veya o gecede okuyacağı Kur‟ân için) ona yeterlidir. Onu her türlü kötülüklerden korur.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’an 10; Müslim, Müsâfirin 255)
Peygamber Efendimiz'e (s.a.v) miraçta üç hediye verilmiştir: Beş vakit namaz, Bakara Sûresi'nin son iki ayeti, ümmetinden Allah'a şirk koşmadan ölenlerin büyük günahlarının bağışlanacağı müjdesi. (Müslim, Îman,279)
“Cenab-ı Hak yeri ve göğü yaratmazdan bin sene önce bir kitap yazdı. O kitaptan iki âyet indirdi. O âyetlerle Bakara Sûresine nihayet verdi. O âyetler bir evde üç gece okunursa o eve şeytan yaklaşmaz.” (Tirmizî, Sevâbu‟l-Kur'ân,4)
Bu hadis, “âmenerresûlü”nün faziletini ifâde eden en veciz ve geniş hadistir. Cenab-ı Hakk‟ın yeri ve göğü yaratmazdan bin sene önce yazmış olduğu kitaptan maksad, bütün peygamberlere gönderdiği kitabın kendisidir. Âyetler Cenab-ı Hakkın kelâmı olduğu için onların Peygamberimizin zamanında nâzil olması daha önceden ilm-i İlâhide bulunmalarına engel değildir. Çünkü Cenab-ı Hakkın kelâmı ezelî olduğundan, bunun için zaman mefhumu söz konusu olmaz. Kur‟ân-ı Kerim ve içindeki âyet ve sûreler de buna dâhildir. İşte her yatsı namazından sonra bu iki âyeti kerimeyi okuyanlar bu faziletten nasibini almaktadır.
“Vefat eden Müslümanı fazla bekletmeyin, kabrine götürmekte acele edin. Kabrinde onun başucunda Fatiha, ayakucunda ise Bakâra suresinin sonunu okuyun.” (Taberani)
“Âmenerresülü'yü okumak geceyi ihyâ ve kötülüklerden korunmaya kâfidir.”(İmâm-ı Nevevî)
“Cenazeyi defnettikten sonra, etrafında oturup veya çömelip, sessizce Bakara sûresinin başını ve sonunu okumak ölü için duâ ve istiğfâr etmek müstehabdır”.(İbni Âbidîn)
“Âmenerresülü'yü okumak, gece ibadet, vird ve zikir yerine geçer. Sevab ve fazilet olarak yeter. O gece, gelebilecek âfetlerden, Şeytanın, insanların ve cinlerin Şerrinden korur. “(Bedreddin Aynî)
“Her kim Ayetle’l-Kürsi’yi ve Bakara suresinin sonunu sıkıntılı (kederli) anında okursa, Allah’u Teala ona yardım eder.”( Suyuti, Dürru’l-Mensür, 2/11)
“Her kim Bakara suresinin başından dört ayet, Ayete’l-Kürsi ve ondan sonraki iki ayet, surenin sonundan da 3 ayet olmak üzere, bir gece içinde bakara suresinden 10 ayet okursa, o gece o eve şeytan giremez.”(Heysemi, Mecme’uzzevaid, 10/121;Darimi, Fezail’l-Kuran, 14, no.3385)
Başka bir rivayette ise şöyledir: “Her kim bu ayetleri okursa; ona ve aile efradına o gün şeytan yaklaşmaz; çoluk çocuğunda ve malında istemediği şeyle karşılaşmaz ve bu ayeti kerimeler aklı başından gitmiş bir kişiye okurnursa, Allah’u Teala izni ile mutlaka akıllanır.” (Beyhaki, Şu’abül-İman, 2/464; Darimi, Fewzailü’l-Kuran, 14, no.3386)
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu ki: “Kim uyuyacağı sırada Bakara Suresinden on ayet okursa, Kuran-ı (Kerim’den ezberlediklerini) unutmaz. (Bu ayetler şunlardır:)Bakara suresinin başında dört ayet, Ayete’l-Kürsi ve ondan sonraki iki ayet, surenin sorundanda üç ayet.” (Darimi, Fezailü’l-Kuran, 14, no.3389)
Bu ayetleri okuyanlara Cennette mükâfatlar verileceğine işarettir.
Hazine anlamına gelen "kenz" ifadesi, ecir ve mükâfat olarak ifade edilmiştir. (İbn Esir, en- Nihaye, HZN md.) Her ibadetin ve duanın bir karşılığı vardır. Bunlar cennette -tabiri caiz ise- depolanır ve sahibi de bu güzelliklere kavuşur. Bundan dolayı hazine denilmiştir.
Buna göre hadiste geçen surelerin cennette büyük bir ecir ve mükâfata vesile olacağı anlatılmıştır.
Her ayetin elbette bir ecri vardır. Ancak içinde geçen konulardan dolayı bazı ayetler ve sureler diğer ayetlerden ve surelerden daha çok sevaplı olabiliyor. Bunları bize bildiren de Peygamber Efendimiz (asv)'dir.
AMENERRASULÜ İNİŞ (NÜZUL) SEBEBİ
Bu âyetlerin iniş sebebi olarak şöyle bir rivayet nakledilir: Bir önceki “İçinizden geçeni açığa vursanız da, gizleseniz de Allah onun hesabını sizden sorar.” (Bakara Suresi,284) âyeti inince, burada işaret edilen ince mânalar, ilâhî vahyin karşısında gerçekten çok hassas bir gönle sahip olan ashâb-ı kirâma pek ağır geldi. Toplanıp Rasûlullah’ın huzuruna vardılar, diz çöktüler: “Ey Allah’ın Rasûlü! Namaz, oruç, cihâd, sadaka gibi gücümüzün yeteceği amellerle sorumlu olduk. Şimdiyse sana bu âyet indirildi. Hâlbuki bizim buna gücümüz yetmeyecek” dediler. Ve "Herbirimiz, kendi gönlünde öyle şeyler konuşur ki, dünyaları verseler bunların kalbinde bulunmasını arzu etmez." diye insanın elinde olmadan içinde bulunan duygu, düşünce, tasarı ve hayallerden söz ettiler.
Peygamberimiz (s.a.v.) onlara: “Siz de sizden önceki kitap ehli gibi, «Duyduk, İşittik ve isyan ettik, karşı koyduk» mi demek istiyorsunuz? Bilakis «Duyduk, İşittik, itaat ettik, ey Rabbimiz bizi bağışlamanı isteriz, dönüş ancak sanadır» deyin” buyurdu. Bunu hep birlikte okumaya,söylemeye başladılar. Söyledikçe dilleri alıştı ve gönülleri yatıştı. O zaman Bakara 285. âyet nâzil oldu. Böylece Allah’a tazarrû ve niyaz ile yalvarıp yakardılar, istiğfar edip Allah’a sığındılar. Bu sebeple bir süre sonra da 286. âyet indirilerek güçlerinin yetmeyeceği ve ellerinde olmayan şeylerden hesaba çekilmeyecekleri bildirilmiş ve endişeleri giderilmiş oldu. (Müslim, İman 199)
Buna karşı her şeyden önce kayıtsız şartsız itaat, istiğfar ve yalvarma ile emrolununca derhal itaat gösterdiler. İçlerinde kaçınılmaz olarak mevcut bulunan endişe ve korkuya rağmen, ilâhî sorumluluğa ve Hz. Peygamber'in emrine boyun eğdiler ve hiç itiraz etmeden olduğu gibi Kabul ettiler. Allah’u Teâlâ da evvela bunların kâmil imanlarını, bu söz dinlemelerini ve emre uymalarını, alçak gönülle yakarmalarını, "Rabbena, Rabbena" diye yalvarmalarını ve yalnızca kendisine sığınmalarını övgüyle dile getiriyor. Onları medh ü sena ederek bu şekilde dua etmeye devam etmelerini teşvik ediyor ve destekliyor.
Ayrıca bir müddet sonra lütuf ve merhametini açığa vurup, "Allah hiç kimseye gücünün yetmeyeceği yükü yüklemez." şeklinde iltifatta bulunuyor. İstek ve ihtiyaçlarına uygun olarak hüküm göndermiş ve ızdıraplarına sebep olan hayal ve hatıra sorumluluğundan doğan endişeyi gidermiştir ki, işte itaatın ve Allah'a sığınmanın ürünü daima böyledir. İtaat vesvese ve endişeyi yok Eder.
AMENERRASULÜ NASIL İNDİRİLDİ?
"Bu iki âyet “Âmene’r-Rasûlü” ismiyle meşhur olmuştur. Peygamberimiz’e Miraç gecesi vahyedilmiştir." (Müslim, İman 279)
Bu ayet-i kerimenin iniş sebebi ile ilgili olarak iki rivayet mevcuttur. Bunlardan ilki İbn Abbas (r.a) kanalıyla gelen rivayettir. Bu habere göre Bakara suresinin sonunda bulunan bu ve bundan sonraki ayet Cibril (a.s) vasıtasıyla nazil olmamış; Râsulûllah (s.a.v) bunları Miraç gecesi vasıtasız olarak işitmiştir.
İkinci rivayet Ebu Hüreyre (r.a)’dan gelen haberdir. Buna göre: “Siz içinizdekileri açıklasanız da gizleseniz de Allah onlarla sizi hesaba çeker.” (Bakara Suresi, 284) ayeti inince sahabe-i kirama çok ağır gelmiştir. Sahabe, Rasulullah (s.a.v)’e gelip buna güç yetiremeyeceklerini bildirince Peygamber Efendimiz:“Sizden önceki Yahudi ve hıristiyanların ‘işittik ve isyan ettik!’ dedikleri gibi mi demek istiyorsunuz? Siz onların yaptıklarını aksine işittik ve itaat ettik. Bizi bağışla Rabbimiz, varış ancak sanadır.” deyin buyurdu. Sahabe bunu duyup teskin olunca hemen arkasından Allah’u Teâla bu ayet-i kerimeyi indirdi.
Diğer rivayetler şöyle geçmektedir: Ayetlerin iniş sıraları hakkındaki rivayetler farklılık gösterebilmektedir. Bir rivayette, Bakara Suresi'nin son iki âyeti Cibrîl(a.s) vasıtasıyla nazil olmamış, Resulullah bunları Mirac gecesinde vasıtasız olarak işitmiştir.
Bundan dolayı Bakara Sûresi Medine devrinde nazil olmuştur, ancak o takdirde bu iki âyet müstesna olarak daha önce nazil olmuş, demektir. Bununla beraber bir başka rivayette, "Bunlar da Medine'de Cibrîl ile nazil oldu." demişlerdir. (Elmalılı, Hak Dini Kuran Dili, Bakara Suresi 286. ayetin tefsiri)
Hasan ve Mücahid ile İbn Sirin'den, bir rivayette de İbnü Abbas'dan naklen anlatıldığına göre, Bakara suresinin bu son iki âyeti Cibrîl(a.s) vasıtasıyla nazil olmamış, Resulullah bunları Mirac gecesinde vasıtasız olarak işitmiştir
el-Vahidi de Mukatil b. Süleyman’dan naklen bu son iki ayetin Miraç gecesinde vasıtasız olarak Hz. Peygambere(s.a.v) nazil olduğunu belirtmiştir. (Tefsiri Razi, ilgili ayetin tefsiri).
AMENERRASULÜ TEFSİRİ
Bakara 285. " Allah’ın elçisi Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti ve mü’minler de iman ettiler. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar da; “O’nun peygamberleri arasında hiçbir ayırım yapmayız” dediler. Sonra da: “İşittik, itaat ettik, ey Rabbimiz bizi bağışlamanı isteriz, dönüşümüz ancak sanadır” diye niyazda bulundular."
Bakara sûresinin ilk beş âyetinde iman esaslarına yer verilmiş, müttaki olmak ve kurtuluşa erebilmek için bunlara inanmanın ve gereğince amel etmenin önemine dikkat çekilmişti. Burada sûre sona erdirilirken tekrar İslâm’ın temelini oluşturan Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman, mü’minlerin ayrılmaz bir vasfı olarak dile getirilir.
Mü’min olmanın, ayrılmaz şartlarından biri de Allah’ın ve peygamberin emirleri karşısında son derece duyarlı bir gönle sahip olmak, en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün tekliflere “işittik ve itaat ettik” diyerek mukabele etmektir. Onlar için isyan ve itaatsizlik olacak şey değildir. İşitme ve itaatte eksik kalan kısımlar için de Allah Teâlâ’dan af ve bağışlanma talep edilecektir.
Bu bakımdan Allah Teâlâ’nın sonsuz merhamet sahibi olduğunu unutmayın ve ilâhî rahmete erebilmek için âdâbına uygun tarzda Rabbinize şöyle yalvarın:
Bakara 286. "Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği şeyle sorumlu tutmaz. Herkesin yaptığı iyilik kendi yararına, işlediği günahlar da kendi zararınadır. O mü’minler, niyazlarına şöyle devam etiler: “Rabbimiz! Unutur veya hata edersek bizi cezalandırma! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme! Rabbimiz! Kaldıramayacağımız şeyleri de bize yükleme! Günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın. Kâfirler gürûhuna karşı bize yardım eyle!”
Burada yer alan “Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği şeyle sorumlu tutmaz.” (Bakara Suresi,286) ifadesi, Allah’u Teâlâ’nın kullarını sorumlu tuttuğu dinî emirlerdeki ölçüyü haber vermektedir. Dolayısıyla insanlara güç yetirebilecekleri şeyleri teklif etmek, Allah’ın değişmez bir kanunudur. Bu da Rabbimizin kullara olana rahmet, merhamet ve ihsânının bir göstergesidir. “Allah sizin için kolaylık diler, fakat zorluk dilemez.” (Bakara Suresi,185) âyeti de bu gerçeğe ışık tutmaktadır. Ancak kul, yine de Rabbine niyaz halinde olmalıdır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm, zaman zaman mü’minlerin Allah’u Teâlâ’ya nasıl dua edeceklerini bildirir. Burada da çok mühim dua ve niyaz örnekleri yer almaktadır.
Bunlardan birincisi: “Rabbimiz! Unutur veya hata edersek bizi cezalandırma!” (Bakara Suresi,286) duasıdır. Gerçekten de Cenâb-ı Hak, mü’minlerin bu duasını kabul buyurmuş, onlardan unutma ve hata yollu vuku bulan günahları affedeceğini müjdelemiştir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur:“Allah’u Teâlâ hatâ, unutma ve zorlama sûretiyle işlenen günahlardan dolayı ümmetimi hesaba çekmeyecek, onları bağışlayacaktır.” (İbn Mâce, Talâk 16/2043, 2045)
İkincisi: “Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme!” (Bakara Suresi,286) duasıdır.
Önceki ümmetlere bir kısım ağır sorumluluklar yüklenmişti. Meselâ yahudiler günde elli vakit namaz kılmak, mallarının dörtte birini vergi vermek, pislik bulaşan elbiseyi kesmek, vatanlarından sürülüp çıkarılmak, birçok konuda hemen idam cezası uygulanmak, tevbe etmek için intiharla yükümlü olmak, bir isyan üzerine hemen ceza verilmek, herhangi bir hata meydana gelirse helâl olan yiyeceklerden bazıları yasak kılınmak gibi hükümlerle sorumlu tutulmuşlardı. (Zemahşerî, el-Keşşâf, I, 159)
İşledikleri günahlar sebebiyle de maymun ve hınzıra çevrilmişlerdi. (Bakara Suresi,65; Mâide Suresi,60)
İşte mü’minler bu gibi sıkıntılardan, zorluklardan korunmalarını niyaz ettiler, Allah’u Teâlâ da Peygamber Efendimiz(s.a.v)’i göndererek fazl u keremiyle bu ağır sorumlulukları ümmet-i Muhammed’den kaldırdı. (A’râf Suresi,157)
Üçüncüsü:“Rabbimiz! Kaldıramayacağımız şeyleri de bize yükleme!” (Bakara Suresi,286) duasıdır. Yani “Dinî sorumluluk olarak güç yetmez, hiç çekilmez, takat getirilmez, yüklenecek olursa yerine getirilemeyecek, isyan ve itaatsizliğe sevkedecek tekliflerde bulunma! Dünya hayatında ceza olarak gelen, bizi mahv ve helâk eden, takat yetişmez musibetler, belalar ve sevdâlar altında bizi inletme!” demektir. Bir tevcihe göre, bir önceki dua ile yerine getirilmesi zor olan sorumluluklardan Allah’a sığınılırken, bu dua ile de güç yetirmek zor olan cezalardan Allah’a sığınılmak istenmiştir. Çünkü güç yetmeyecek zor işlerle mükellef tutulan kişilerin, kusur işlemekten tamâmen uzak durmaları ve cezaya uğramamaları oldukça zordur.
Dördüncüsü ise: “Günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın. Kâfirler gürûhuna karşı bize yardım eyle!” (Bakara Suresi,286) duasıdır.
“Affet” niyazı, günahların silinmesini, yok edilmesini ve bunlarla sorguya çekilmemeyi istemektir. Her ne kadar işlenen günahlar, Allah’ın ilminde belli ve sâbit olsa da, Cenâb-ı Hak isterse onların kullara yönelik sonuçlarını silebilir ve onları bu günahlar sebebiyle cezalandırmayabilir. “Mağfiret” niyazı ise günahların açığa vurulmamasını talep etmektir. Allah’u Teâlâ yapılan bir günahın cezasından vazgeçebilir ama onu açıklamaktan ve ortaya dökmekten vazgeçmeyebilir. İşte mü’minler Allah’tan hem günahlarının affını, hem de bunların gizlenmesini istemekle emrolunmuşlardır. Ancak bu şekilde halleri gizli kalabilir ve rezil olmaktan kurtulabilirler.
4- Okuyana ferahlık verir. Bütün arzuları ayağına gelir.
5- Yatsıdan sonra okuyan geceyi ibadetle geçirmiş gibi sevaba nail olur.
Allâme Bedreddin Aynî buyurdu ki:“Amenerresûlüyü okuyanlar için, bu âyetler, gece ibâdet, vird ve zikr yerine geçer. Sevâb ve fazilet olarak yeter. O gece, olması muhtemel âfetlerden, şeytanın, insanların ve cinlerin şerrinden korur.”